Yoksulluk varsa serde, biraz da safça isen, hele bir de ardında emmin, dayın yoksa sana destek verecek; emin olun zordur köy yerinde yaşamak. Anne ve babanın ortak suçlarına dair sırtlarında taşıması gereken ne yükleri var ise ama az, ama çok; çocukları da almaktalar o yükten nasiplerini istisnasız.
Hıdır ile emsaliz, ilk mektep beşinci sınıftayım. Hıdır’ın ağabeyi Mehmetali bizden dört ya da beş yaş daha büyük. İki kardeşleri daha var, birisi kız diğeri erkek. Kızın ismini tam olarak hatırlıyorum dersem yalan olur. Fadime mi, Emine mi öyle bir isimdi galiba. En küçükleri Muharrem ise sanırım dört yaşlarında olsa gerek. Bu üç erkek kardeşin hayatlarında bir kez olsun kumaştan pantolon giydiklerini gördüğümü söyleyemem. Kaput bezi derler kirli beyaz bir kumaş.Tam olarak söylemi Amerikan bezi olsa gerek! Kış, yaz yalın ayak dolaşır Mehmetali ve dahi anneleri de. Hacı arabın kızı derlerdi annelerine. Ayak tabanı susuz toprak misali yarık, yarıktır Mehmetali nin. İlk okulun bahçe duvarına parelel bitişikte yaklaşık bir dönümlük bir alanda kerpiç yapılmak amacı ile toprak alınmış ve bu alan kot itibarı ile en az elli santimetre derinlikte çukur oluşturmuştu. Sonbahar yağmurları ile dolan bu çukur doğal bir havuz görünumünde. Havaların soğuması ile birlikte buz tutan bu havuz sanırsın doğal buz pisti. Köyün çocukları ve hatta genç delikanlıları dahi burada buz üzerinde kayarak eğlenirlerdi. Mehmetali de kayıyordu aralarında ama yalın ayakla !
Nasıl olabilir diyorsunuz? İnanmakta güçlük çekerek.
Parmağını dokunsan buz tabakasına, parmağın yapışır o derece soğuk hava.
Mehmetali nin oldukça iri yapılı toprak rengini almış ayak tabanları sürekli yalın dolaşmaktan olsa gerek nasır bağlamış olmasına rağmen hem üşüyor ve hem de acıyordur mutlaka. Aklınca çektiğı acı ve ızdırabı belli etmemeyi daha uygun buluyor.
İnsan başkalarının sahte övgülerine kulak kabartarak, duymuş olduğu acıyı içine neden gömer akıl erdiremiyorum.
Oysa duyduğu acının itirafı, yüzündeki ifadelerden okunmakta.
Toprak sahibi, köyün ileri gelen ailelerinden birisi olan iki kardeşten büyüğü ölünce geriye kalan küçük birader keyfine düşkün, çalışma özürlü Mustafa ağa geleceği sanki garantiye almış casına; elde olan tarlaların tamamını zamana yayarak bir bir satarak sona ulaşır. Mustafa ağanın ismi artık “Hayatı” olmuştur. Bu bile yeterli bulunmamış olacak ki, “dürümcü ” olarak anılmaktadır.
Çok sürmedi, önce Mustafa emmi akabinde eşinin ölümü sonrasında Mehmetali terk etti köyü. Adana / Yenice ye gittiği söylendi. Daha sonra ise abileri Mehmetali’nin isteği üzerine Hıdır ile diğer kardeşleri de abilerinin yanına Yenice ye gittiler.
Dilerim, gittikleri yerde köyümüzde yaşamış oldukları yokluğu, yoksulluğu ve acıları yaşamamış olsunlar.
Çocukların yaşamına aile fertlerinin – yani ebeveynlerin – etkileri var mıdır? Diye soracak olursanız, elbette vardır derim.
Bu sonuca göre asıl olanın devlet denilen düzenin sosyal işlevini devreye sokarak; ailelerin yetmediği alanlarda çocukların geleceklerini güven altına almak olmalıdır. Böyle mi olmaktadır?
Şimdiye kadar şahit olmuş değilim.
Ya sizler…?
Necati Açıkgöz