Bir zamanlar bu ülkede edebiyat vardı. Edebiyat demek aydınlanmak demekti. Aydınlanan milletler, ancak kendi coşkulu edebiyatlarıyla yükselirlerdi. Coşkulu edebiyatımız elimizden alındı. Artık ülkemizde heyecan veren coşkulu yazılar yazılmıyor. Çünkü aydın geçinenler edeple edebiyatı terk ederek sadece zenginliğe koşuyor. Para kazanma hırsıyla ülkemiz bitiriliyor. Aslında zenginliğe koşanların birer görevi vardır. Görevleri...
İNSANLIK HANGİ HANGİ KATTA ??? Yaram kanıyor yaram !!!!!! İmansız vicdanlar bir yandan Vicdansız akıllar bir yandan. Kan revan içinde yaralarım. Zaman !!!!!! Zaman kendi döngüsünde Vicdansıziar sa ,el pençe döngüsünde Yaralarım avaz veriyor Bağırıyorum!!!!!! Yırtınıyorum !!!! Kör sağır,duyular el pençede Ağalarının HİMMET’ni beklemede Soğuk karanlık,soğuk zaman Nefesle başladı, zaman....
Yalan Harun Tınas … “Her dert bir gün biter” derler. Yalan… İnan ki yalan! Benim için öyle mesela… Bir derde düştüm ki! Hiç sormayın? “Sevda mı?” diyor birçoğu… Ah keşke sevda olsa! (Bu şiirimin tamamı yazarın “Koyu Zaman Seferisi” adlı kitabında yer almaktadır)
Annemle beraberim. Almanya’nın Hamburg şehrinde. Yaşım altı. Üç ay kadar burada kalacaktık. Babamdan ayrılırken çok zorlandım. Üzüldüm, onu bizsiz bırakıyoruz diye. Havaalanında ona veda ederken içim burkuldu. Hiç göremeyeceğim hissine kapıldım. Annemin teyzesi orada. Evlenip oraya yerleşmiş. Üç çocuğu ve beş torunu var. Özlemimiz büyük. O zamanlar çocukları bekardı. Bindik...
“Uçuk kaçık yalan düşler” Kaybolur hayatın matem sokaklarında.. Ödüle doymadı Gözümüzü oyan heybetliler.. Suskunluğuma çare değil Müşküle kilitlenmiş Masum düşüncelerim.. Karanlıkta kaldı,, Ötelere mahkûm Heba olan düşlerim.. Bir hicran ateşi düşer içime ara ara,, Avuturum bazen gönlümü Uçuk kaçık boş hayaller uğruna.. Ne umutlar sırdaş oldu,, Bir lâhza yaralı yüreğime.....