JODI PICOULT
437 SAYFA
Dünyanın en iyi hazırlığını bile yapsanız, bir fırtınanın sizi hazırlıksız yakalamasını engelleyemiyorsunuz.
Hoş sohbetler eşliğinde, içimizi acıtan konusuna rağmen heyecan ve merakla okuduğumuz bir kitabın daha sonuna geldik. Bu güzel yolculuktaki yol arkadaşlarım
Fatma Aykın
Baran Ebru Yüce ve
Melek Dinç Ulu oldu. Herbirinize teşekkürler ve sevgiler yolluyorum kızlar. Büyük keyifti, nicelerine birlikte diyelim.
Nina, başarılı, oldukça hırslı ve çalışkan bir savcı olmasının yanında özel hayatında da şanslı bir kadındır. Sevgi dolu bir eşe, sevimli ve oldukça akıllı bir erkek evlada sahiptir.
Bu kusursuz hayatları hiç beklenmedik bir anda darmadağın olur. Beş yaşındaki Nathaniel bir anda sessizliğe gömülür. Kıpır kıpır, neşe dolu oğullarının ağzından tek bir kelime bile çıkmaması Nina ve eşini çılgına çevirir. Ve çok geçmeden bu sessizliğin sırrı ortaya çıkar.
Onlarca kez çocuk tacizi ve istismarı davalarına girmiş, bu korkunç olaya maruz kalan çocukların yaşadığı travmalara şahitlik etmiş, yasalar çerçevesinde adaleti sağlamaya çalışmış olan Nina, büyük bir şok içindedir. Aklından bile geçmesine izin vermediği acı bir gerçekle yüzyüze gelir. Oğlu tecavüz mağdurudur. O andan itibaren savcı kimliğinden soyunup sadece anne kimliği ile hareket edecektir.
Ne yazıkki kanayan yaralarımızdan biri olan çocuk istismarını akıcı üslubu ile sunmuş bize yazarımız. Ekranlarda, gazete sayfalarında okuduğumuz bu korkunç olay ya sevdiklerimizin başına gelseydi nasıl davranırdık? Adalet, hukuk sistemi, verilen cezalar yeterli mi? Peki ya kendi ellerimizle adaleti sağlamak? Bolca ben olsam ne yapardım dedirten, sorgulayan, sorgulatan, vicdan muhasebesi yaptıran bir kitaptı. Yazarın okuduğum dördüncü kitabı. Anlatımı, kaleme aldığı konular, kahramanların psikolojik tahlilleri, olay örgüsü, sona ermeyen merak duygusu ile akıp gidiyor satırlar. Hele kitabın sonudaki beklenmeyen sürprizi ile içinizi acıtsada iyi ki okudum diyeceksiniz bu kitabı biz gibi. Tavsiyemdir, tanışın mutlaka Jodi Picoult kalemi ile.
Zaman belki de insanın yaşlanınca farkına vardığı ve o andan itibaren de kontrolünü eline alamadığı bir şey.
Hayatınızın dizginlerini elinize aldığınızı düşündüğünüz an, onu elinizden kaçırmanızın en muhtemel olduğu andır.
Zamanın kavşağından bir kere döndün mü dün bile insana yabancı gelir.
Çünkü; biliyor ki insan, kendisine ait olmayan bir şeyi istediği için kıskanır. Ama sahip olduğu bir şeyi kaybettiği için kederlenir..
Aynı anda bir insandan hem nefret edip hem de ona deli gibi aşık olunabileceğini fark ediyor.
Yeni bir acıya sebep olacaksa, mevcut bir acıyı dindirmek doğru mudur?
LÜTFEN KİTAP OKUYALIM!!!
Arzu ORTAÖREN