Hilalin dokusunda dokunur aşk
Ay güneşi boşar da
Ben boşayamam varlığını yüreğimden.
Bestelediğim bir şarkı olur sesin gecemin uvertüründe,
Bir an gelir ki rakkase olur saçların,
Ayağı yerden kesik tennuremde.
Bir an düşer ki ellerime,
Soyarak düşümün zarını gülüşünle,
Keder dönüşüverir sevinçli bir kadere.
O yüzden,
Senden beri uykum,
Uykusuzluğa gebe,
Ben uykusuz ve uzun gecelerin beşiğinde,
Kundaklanmış bir bebe,
Her yeni şiir gibi terütaze.
Pürperişan ayaklarım,
Gezecek gücü bulmuştur her defasında
Göğsünde gizlediğin gezegende.
Gözlerin bende güman,
Dünyalılardan kaçıştı bende bakışın
Vicdanın metafiziğinde kaybedilmiş azapları olan,
Kalantor günahlara batmış dünyalılardan.
Bense kaçarken bu çift yüzlü yurttan,
Elimde hünnap suyu,
Bir senin dudağına sürüyordum bir kendimin,
Mermer bir çanaktan.
Yeşil bir çizginin üstünde sabitti ayaklarım,
Keskin bir kılıçtı asfalt zemin.
Bu aşk için mühlet,
Bir zamanın üzerinden bir başka zamana.
Dakikaların üzerine basa basa zıplıyordum; hikmetse hikmet!
Gök olumlamaktaydı güzergahımı
Kara olmayan deliklerden ,
Zühreden, şimalden geçiyordum hal içre.
Bir doku ki bu dolanbay tüyünden,
Huzurlu bir o kadar müspet,
Mihraptan yükselen.
Tut ki bu efsanevi bir temsil!
Artık gözlerim,
Senden başka hiçbir şeyi görmeye kadir değil!
Yusuf Gökbakan