Taksici, Yüzüncü Yıl Caddesindeki adrese geldiğinde, arkada oturan İpek Ekin, kolçantasının içinde tuttuğu şırıngayı henüz yarısına kadar doldurabilmişti. Bir kadının,çantasında aradığı şeyi ancak iki saatte bulduğunu iyi bilen şoför homurdanarak bekliyordu.En azından öyle görünüyordu. Çünkü aklı daha çok dışarıdaki sağanaktaydı. Sonunda ücretiödeyen İpek, iner inmez trençkotunu kızıl saçlarının tepesine kadar...
Öncelikle hoş geldiniz diyor ve söyleşimizin başlangıcında bir iki cümleyle sizi tanımak istiyoruz. Nuray Karadağ kimdir? Okuma ve yazma tutkunu, polisiye sever, sosyallik ve asosyallik arasında gidip gelen, iyi ve özgün yazmayı amaç edinen biriyim. Yazmaya nasıl başladığınızdan ve ne kadar zamandır yazdığınızdan bahseder misiniz biraz? Gençlik yıllarımda başladım yazmaya...
Sırtında tulumun, elinde mikron Gözün, binde bir’lik işlerde usta. Titiz olmak gerek diyorsun ya hep Yiv, set hatvesinde; dişlerde usta. Kabulüm, emektir üretken gücün Ürüne dönüşür terle, sevincin Özgürlüğü kavramışsa bilincin Emperyal de kim oluyor, be usta? Bakma, öylesine kirlendiğine sende, yıkanınca temizlenirsin Sıfatımız olmuş püripak amma! Ya ruhu, ne...
Münzevi olup köşesine çekilmek… Köşesine çekilip münzevi olanlardan biri de benim. Münzevi köşemde düşüncelerimi elekten geçirip dostlara takdim ederken, “İşi bilene veriniz” emrini takdirle kabule bırakıyorum. Bıraktığım, ıstıraplarla dolu görevler… Beklediğim, dostların yardım ve el uzatmalarıyla ıstıraplarımın hafiflemesi… Ama olmadı. Dostlarım; kilise ve camilerde kaldı… Kilise ve camilerde düşünce olmazdı....
(Notlarım…) Bugün yine erken uyandım. Farklı duyguların karmaşıklığı içerisinde… Ulu Önder Atatürk’ün ölüm yıl dönümü. Her yıl olduğu gibi saygımı sunmam gerektiğini biliyordum. Saat dokuzu beş geçe, salonun ortasına durdum. Dışarıdan gelen ve acı acı öten siren seslerine kulaklarımı bıraktım. Kulaklarım sesteydi ama zihnim geçmişe yolculuğa çıktı, buğulu gözlerimi kapattım....