Doğu’da askerdi, Batı’da er idi,
Yıldız gökte baba yiğitti izlerdi,
Uyku kaybeder görenler yıldızı.
O yıldız kaydı, asker şehit kaldı.
Sessizdi kalp alında vurulmuşun,
Sormamıştı parolayı kör kurşun
Parola tunç dağda kan renginde,
Küflü sefer tası kuru ekmeğinde.
Sefertası ana elinde, ayak çıplak,
Ayakkabısız ayaklar çıplaktı ayak,
Asmıştı boynuna oğlu şehidinin,
Boynundaki eski postalı askerin.
Anaya şehit anası demek kafiydi,
Acıyan kalp, iç çekişler de neydi?
O dert, ağıtla silinip gider miydi?
Kırılmış kalp, cam ufağı yerdeydi.
Kız kardeş ateş olur, kızgın dam,
Ana yüreğine batmıştı kırık cam,
Ateşe bastı yanmaz kararır ancak,
Ateş yakamaz idi ölen oğlu kadar.
Günler kararmış, ay karanlığında,
Güneşte çıksa görülecekler anca,
Kurşun gören alın, meltem rüzgar,
Ana kalbi, yanıp da pişecek kadar.
Ay geceyle karanlıkta ki yastan,
Güneş gecikmesi o da utançtan,
Gecikerek doğması zaten ondan,
Nasıl gösterir anaya şehitti oğlan.
Ana parçalar, göğsünde yaraları,
Arkasından mırıldanacak ağıtları,
Gören de ninni söylüyor sanacak,
Ana feryadı yeri göğü dolduracak.
Dertliydi yüreği kediler de yemez,
Yürek içinde çiçek açarım demez,
Açan karakılçık, acıtıyor dikeniyle,
Acılı ana; hasretti gülen her yüze.
Ki yürekten ağlarız biz şehidimize
Şehitti babayiğit herkesin gözünde,
Sakın ha aldatmak olmasın ikimize,
Ne şehit isteriz, ne ateşi kalbimizde.
İbrahim AYĞIRCI…