Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
10°C
İstanbul
10°C
Az Bulutlu
Pazartesi Hafif Yağmurlu
10°C
Salı Hafif Yağmurlu
11°C
Çarşamba Az Bulutlu
12°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
13°C

Onları Görelim

Onları Görelim
15 Ocak 2025 15:21
5
A+
A-

1 kişi ve yazı görseli olabilir

Telefonlarımız bozuluyor ya da bilgisayarlarımız, evdeki elektirikli eşyalarımız. Tamir etmek, onarmak, yenilemek ve yeniden kullanmak diye bir şey kalmadı. Kime akıl sormaya kalksak, hep aynı söz “Hiç boşuna uğraşma, bunun tamiri kendisinden pahalıya gelir. En iyisi bunu atıp, yenisini almak.”

Acaba diyorum, nesneler hakkında düşündüklerimiz, insanı duygularımızı da belirliyor olamaz mı? Meselâ, çiftler arasında ya da ebeveynlerle çocukları arasında çıkan en ufak bir sorun, sıkıntı, tartışma, görüş ayrılığı… Yani, bozulan ilişkilerde de aynı düşünce “Artık bunun tamiri olmaz. Olsa bile, zor. Öyleyse..”

Duisburg Alevi Toplumu Eş Başkanı Fatma Hanım bir telefon sohbetimizde, sonradan da üzerine çok düşündüğüm bir söz etti ve dedi ki “Tamer bey, orkideleri çok severim ama nazlı ve narindirler. Yılda birkaç kez çiçek verir ve o çiçekler de ortalama üç beş ay kalır, kalmaz. Sonrasında saksıda kalansa, sadece ince, uzun ve çoğu insana anlamsız gelen bomboş gövdedir. Kimi misafirlerime bu yapraksız, çiçeksiz orkideler garip ve gereksiz gelir ve ‘Eee, bu saksının içinde hiçbir şey yok ki.’ derler. Oysa, benim gözümde hiç de öyle onların dediği gibi değildir. Ben o kuru gövdelerde umudu görürüm, yarın açacak rengarenk çiçekleri ve çiçeklerin etrafını sarmalayan yaprakları görürüm.”

Fatma Hanım’a bir şey demedim ama telefonu kapattıktan sonra oturma odasına gittim ve Aysel’in canı gibi bakıp koruduğu, sohbet ettiği, pencerenin önündeki iki orkideye baktım.

Yeniden çiçeklenmişlerdi!

Ama…Ama daha geçenlerde bunların üstü bomboştu ve ben Aysel’e “Sanırım bunlar daha çiçek miçek vermez. En iyisi atalım.” demiştim ve Aysel de “Asla olmaz.” diyerek beni engellemişti.

Ben o içimdeki iç hesaplaşmayla orkidelere bakarken, Aysel de şaşkın şaşkın bana bakıyordu.

“Ne oldu Tamer?” diye sordu.

“Hiç” dedim “Sadece orkidelerden özür diliyorum.”

“Neden?” diye sormadı.

Ben de bir şey demedim.

Sonra bir sigara yakıp balkona çıkayım ve insan ilişkilerini düşündüm. Bizler, hemen hemen hepimiz, insan ilişkilerinde de böyle değil miydik? Çocuk, eş, sevgili, arkadaş, komşu, akraba, dost… Hani biri bir ara tökezleyip, düşmeye görsün ya da bir hata yapsın, istemeden bir yanlışa bulaşsın, biraz bizden uzak kalmış ve herhangi bir konuda başarısızlık gösterip, bizi hayal kırıklığına uğratmış olsun. İşte o anda o kişi sanki çiçekleri dökülmüş orkide gibi, gözümüzdeki değerini kaybediveriyor. Sanki daha düne kadar, önemsediğimiz, sevdiğimiz, canımız dediğimiz kişi o değilmiş gibi olmuyor mu? Dün yaşanmamış, yaşatılmamış gibi ve yarın hiçbir şey tekrar eski haline dönmezmiş, dönemezmiş gibi…

Ne bileyim, o insanlar da sanki kapının önüne konulan orkide saksıları gibi…

Biz ne ara böyle sabırsız, inançsız ve kolay yoldan pes eder olduk?

Ne ara ve nerede kaybettik anlayışımızı, sevgimizi ve vicdanımızın o en güzel renklerini?

Telefonlarımız bozuluyor ya da bilgisayarlarımız, evdeki elektrikli eşyalarımız. Tamir etmek, onarmak, yenilemek ve yeniden kullanmak diye bir şey kalmadı. Kime akıl sormaya kalksak, hep aynı söz “Hiç boşuna uğraşma, bunun tamiri kendisinden pahalıya gelir. En iyisi bunu atıp, yenisini almak.”

Acaba diyorum, nesneler hakkında düşündüklerimiz, insanı duygularımızı da belirliyor olamaz mı? Meselâ, çiftler arasında ya da ebeveynlerle çocukları arasında çıkan en ufak bir sorun, sıkıntı, tartışma, görüş ayrılığı… Yani, bozulan ilişkilerde de aynı düşünce “Artık bunun tamiri olmaz. Olsa bile, zor. Öyleyse..”

Ters giden, bozulan ya da sorun çıkaran her ilişki, emek vermeden, tekrar yoluna koymaya çalışmadan, sorunları çözüp, tekrar eski haline gelebileceği inancı taşımadan, bir yaranın kurumuş kabuğu gibi, koparılıp atılıyor ve kabuk atılınca, her şey bitmiş kabul ediliyor ama kabuk atılsa da, yaranın izi halen orada, içeride bir yerlerde duruyor.

Okulda başarısız olan, kötü notlar yazmaya başlayan ve artık derslerini eskisi gibi düzenli çalışmayan çocuklarımıza karşı değişen davranışlarımızı düşünelim.

Hayat arkadaşımızın işleri bozulmuştur, sıkıntıya düşmüştür, eskisi gibi neşeli, havalı ve hayat dolu değildir. Üstelik içine kapanmış, konuşmaz etmez, gelip gitmez olmuştur. Çiçeklerini döken orkide gibi!.. Ne yapıyoruz anda, ne düşünüyoruz? Kendi kendimize “Orkideler en az yılda iki üç kere çiçek açar.” diyebiliyor muyuz yoksa gözümüzün önünde duran sadece bir çıplak ve umut vermeyen gövde mi?

Şu hayatı en doğru yaşayanlar, hem öğretmen, hem de öğrenci olmayı başarabilenlerdir. Sadece öğretmen ya da sadece öğrenci olmakta ısrar edenler, bir süre sonra kendi özlerini tüketmeye başlıyor. Aynı şey sevgisini, inancını, kavgasını ve merhametini, hem varlıkta, hem de yoklukta gösterenler için de geçerlidir. Üstü elma dolu bir ağacı herkes sever, yiyeceklerle dolu bir masada herkes oturmak ister. Halaysa, herkes kalkıp katılır, gezme tozmaysa, herkes peşimize takılır. Sağlıkta, güzellikte ve varlıkta herkes yanımızda, herkes arkadaş, herkes can ciğer. Mesele, düştüğümüzde, elimizi kimin tuttuğu, yoklukta, yanımızda kimin durduğudur. Elbette bizim de öyle. Biz, zor duruma düşen çocuğumuzun, eşimizin, dostumuzun, komşumuzun ne kadar yanındayız? O, sevdiğimiz için çok kötü giden zaman diliminde, biz, kuruyan o gövdede, yarın açacak rengarenk çiçekleri ne kadar görebiliyoruz, görmeye çalışıyoruz?

Kimse söylemeye yanaşmaz ama çevremizdeki insanlarla olan iletişim kalitemiz aslında içimizde, kendimizle olan iletişim kalitemizle eşdeğerdir. Kavgacı, geçimsiz, saldırgan ve uyumsuzsak, kendi özümüze karşı da öyleyizdir. Çabuk pes eden, arkasını dönüp giden, insanı kolay harcayan ve kadir kıymet bilmeyen birisiysek, kendimize verdiğimiz değer de aynıdır. Dışarıdaki görüntümüz, içimizde taşıdığımızın yansımasıdır!

Haklarındaki olumsuz düşüncelerimden dolayı, penceremizin önündeki orkideler beni affeder mi bilmem ama ben kendimi çoktan affettim. Çünkü yanlışımla, önyargımla ve kolayı seçen yanımla yüzleştim, helalleştim ve dersimi aldım.

Bana göre, öğrenmek de bu yeryüzünde sevmek gibi bir ibadet biçimidir ve buradaki tek tanrı insanın vicdanıdır.

Orkidelere sadece bakmayalım, onları görelim.

İnsanlara da öyle.

***

Özünüze rast gelesiniz.

Sevgiyle…

T a m e r Du r s u n

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.