

Duvarına yaslandığım bir köy eviydi
Çamurdan sıvaları ağlardı her yağmurda
İki göz odası sofaya çıkardı, sofası çocukluğuma.
“Hay ocağı sönesiceler” intizârıydı gelin bacının
Hem elinde çubukla kovalardı bizi de hem gülerdi
Sinerdik o evin kâh harımına, kâh damına
Nasıl da sığardık bilmem ki azıcık duldasına
Çocuktuk ya hani, ondandı zâhir…
Dağlarına yaslandığım bir köy yeriydi
Yurdum kadar mahzûn, yurdum kadar dimdik
Kâh yücesine çıkıp bağırır, kâh engininde dinlenirdik.
“Hay Allah iyi edesiceler” duasıydı Osman Emminin
Çama çama erik dağıtırdı dağdan her gelende rahmetli…
Geceleri yıldızlara bakıp da ne masallar derdik
Meğer gerçek olmazmış masallar, “olur” derdik
Çocuktuk ya hani, ondandı zâhir…
Sözlerine hislendiğim bir köy türküsüydü
Anadolum kadar güzel, Anadolum kadar yalın
Kuzulara yanık yanık çağrısıydı sanki koyunların.
Geçmiş yazlar kadar uzak, çocukluğum kadar erişilmez…
Efsâne yazmak yazılmış alnıma son demde, n’eyleyim…
Beni artık götürüp bir uçurumdan aşağı atın.
Mezarımı yârin şehrine karşı yapın… ve mezar taşıma yazın;
“Âşıktı ya hani, ondandı zâhir…”
Serap PALA