Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Çok Bulutlu
10°C
İstanbul
10°C
Çok Bulutlu
Pazartesi Az Bulutlu
11°C
Salı Çok Bulutlu
12°C
Çarşamba Parçalı Bulutlu
13°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
14°C

NURKAL KUMSUZ VE ESERLERİ

NURKAL KUMSUZ VE ESERLERİ
A+
A-

Ali Rıza Navruz

O;

Her geceye, yeniden başlamanın sevinciyle kor yüreğini! Çekilen her besmele, daha yeni gecelere açılan Edebiyat kapısının kaybolmaması için zincirle bağlanmış- altın anahtarıdır onda…

Korkuluksuz köprüler üzerinde dizginsiz bir atı zapt edebilir o. Ama yemin olsun ki; kalemini zapt edemez ak kâğıtlar üzerinde. Kaleminin mürekkep haznesine; bir ölçek yalnızlığını katar zaman- zaman. Sonra, tâ ötelerden devredilmiş uykusuzluğunu ekler üstüne de gözkapaklarının. Yetmez!.. Bir miktar dağ başı rüzgârını, az ömre sığan çok yaşanmışlıklarının mübârek çilelerini ve yalnızlıklarının kamçıladığı gündüz düşlerini de renk olarak çeker kalemine…

“Bâkî kalan bu kubbede hoş bir sedâ” bırakmak içindir belki de bütün bu tırmanışlar tepelerin tepelerine onda. Gecelerin o ürkütücü sessizliğini sormak isteseniz de, soramazsınız ona… Sorarsanız şayet, bir şairin dizeleriyle yansıtır cevabını sizlere o; “Yok bizi arayan soran kimsemiz/ Öylesine karanlık ki gecemiz/ Ha olmuş, ha olmamış penceremiz!..” Kim bilir, belki de aldanıyordur bu konuda o!.. Öyle de olsa güzel değil midir bazen aldanışlar?!. Hele ki bu aldanış yetiyorsa bir yüreği ateşlemeye… Ateşlenen bir yürek ön şartı değil midir yaratmanın sizce de?!.

Gecelere yeniden başlamanın hazzı ile başlar dolaşmaya; içine kapandığı içinde. Artık güller yetiştirmenin zamanıdır “Gönül Zindanım” dediği bahçelerinde. Sonra o güllerin renk ve kokularını “Renksiz Dünya”nın atmosferine katar avuç avuç… Bu durum belki de Yusuf’un solgun yüzünü okşayan bir meltem olur ılık ılık..!

Biraz daha yüreği inceldiğinde, ülke sorunlarına olan duyarlılığını “Edebiyat Bahçesi”nde işlerken görürüz onu. Artık sosyal sorunların hamalı da diyebilirsiniz ona bu ortamda. Böyle bir yükün nasıl kaldırılacağının ve de taşınacağının rehberidir bir yerde o… “Bir Yol Arıyorum” diye avazı çıktığı kadar bağırırken, bu nefesin ardından ayaz gecelerinin çitleri içerisindeki “Gönül Bahçesi” ne düştüğünü görürsünüz yolunun.

Artık türküler yankılanmıyorsa o mor yamaçlarında, çobanlar kaval çalmıyorsa bildiğiniz türden, bu demektir ki; “Dağlar Ses Vermiyor” onun çığlıklarına…

Kendisiyle yüzleşmesinin resmedilmiş resmine “Düşünce Bahçesi”nden başka ne ad verebilirsiniz ki düşünseniz de?!..Ve öğretmenlere karşı gösterilmesi gereken vefânın çok güzel bir sembolüdür “Öğretmen Şiirleri Antolojisi” isimli çalışması onda.

Tâ ana rahminden beri yüreğinde varlığını hissettiği, fakat adını bir türlü koyamadığı “ışımanın, şahsına münhasır hülyaları olduğunu anladığında toprakta inleyen sesle birlikte onda; “Önce Hayaller Ölür..!” Gerçeğinde kalansa nevrozlu bir şiir deliliğidir diyebilirsiniz. Bu amansız hastalıktır ki “Şairler ve Yazarlar Sözlüğü” bahçesinin lâbirentlerinde gezindirir onu tıpış- tıpış!..

Ve “Güzel Sözler Antolojisi” ile kelâmın sihrini fısıldar kâmil olanın kulağına bir bilge edâsında..!

“İsimler Sözlüğü”nde adım adım ve dahi uygun adımlarla gezinmesi bu âlemdeki bütün varlıkları birbirine karıştırmamak düşüncesinden doğmuştur herhalde…

Dünyanın şu monoton akışına birazcık olsun hareket vermek ve pek çok kayıplarımızın telâfisinin yolunu bulmak içindir belki de durup dururken “Nükteler”e sarılıyor olması. Belki de susturan cevap olarak düşünmüştür muarızlarına karşı o…

“Hamd-ü senâlar, hamd-ü senâlar

Yâr ile bayram kıldı bu gönlüm”

Diyen dizelerde soluklanırken, okuyucusuna bayramın o güzel atmosferini yansıtmaya çalışır; belli ki “Bayram Şiirleri Antolojisi” ile…

H.Çelikcan’ın dizelerine dil olmaması mümkün mü onun; /Ey mâh-ı Sultan* Sahura kanamadık* İftara doyamadık…/ Sonra elâlemin yüreğine bu mânevi iklimin esintisini yollar “Ramazan Şiirleri Antolojisi” aracılığıyla…

“Deyimler Sözlüğü”ndeki asra meydan okuyan sözcüklerle içine almış bulunduğu /ateşin pahasını/ öderken bütün geç kalmaya yüz tutmuş duygulara dikkat çeker; /atı alan Üsküdar’ı geçti/ diye. Sonra güzel bir deyimle şöyle tavsiyede bulunur dostlarına o; sakının hâ, /kaş yapayım derken, göz çıkarmayın!../

Bütün adımların edebî menzile kazasız belâsız ulaşabilmesi içindir sanırım; “Edebi Terimler Sözlüğü”

/-Beni bir kere okşasanız ne çıkar?

-Sen çıkarsın… Demek ki fitne çıkar/

Yaşamak hakkını hatırlatan, bakışlarımızın dokunmadığı iklimlere bir türkülük zaman içinde insanlığı bir dâvudî ses olmaya davet eden, gerçek bir can serinliği olan “Hayat Bahçesi” bahçıvanıdır…

Güllerin dikeninin tüm toplum fertlerinin yüreklerine batmaması için bu dikenleri kendi yüreğine batırarak kıran, koskoca bir yürek yaratmıştır “Hasbahçe” ile…

Gönül diliyle, dostlarının kulağına fısıldanan nedir mi diyorsunuz? O şey gönül ufkunda huzmeleşen bir demettir… ki; o demeti şehrin karanlıklarına tutarak, adına; “Bu Şehrin Işıkları” dedi O…

Bordo- Siyah yayınlarının editörü “hüzünlü bir eve dönüşün hikâyesidir “Dağlar Çağırdı Beni” isimli bu roman diyor okurları için. Ve ekliyor; “bu kitap bir var oluş serüvenidir…”

“Hastalığının temelinde yılların biriktirdiği sıkıntının olduğunu biliyordu ama…” Ama sözcüğünden sonraki izahın adıydı “Ağır Bir Ölümdür Yaşamak” Yağmur yağar! Ve teline bir türkü düşer sazın: ‘Bugün benim efkârım var zarım var/Değme felek değme telime benim.’

Sanat adamlarının, ömürleri boyunca bedenlerinde ve ruhlarında oluşan arızaları tespit eden KUMSUZ bu kitabının adına “Edebiyat Dünyasında Hastalık ve Ölüm” ismini vermiştir. Bu illete her halükarda katlanılmasının gerekliliğini Karen Blixen’in sözüyle iletir dostlarına: /Öykünün içine koyunca tüm acılar katlanabilir hale gelir…/

Girdaplı bir duygu yoğunluğu olan hüzne kendi numaralı gözlüğü ile bakarken, onu okuyucusuna hayatın gökkuşağı renginde yansıtır. Bunu da yaparken “Hüzün Bahçesi”nde tek hedefinin “ama”lara rağmen dünyanın öteki yüzünü resmetmektir kendi mısralarıyla:

İçimden Bir Çiçek Kopardılar

^^

İçimden bir çiçek kopardılar!

Şimdi nasıl geçilir ateşlerin içinden?

Hatıraları yitiren

Yabancı gülüşlerim miydi sanki…

Büyüsü bozulmamış

Kaç zamanı yaşadı sıcak düşlerim kaç!..

Ey nefesi kır çiçeği kokan rüzgâr;

Dost dağların selamını ilet unutulanlara

Bakraç-bakraç!..

İçimden bir çiçek kopardılar!.

Bu yüzden kaçtı rengi gündüzlerin.

Sonra bütün geceler de sıradan…

Ah yaratan!

Cevapsız kalan sorular beynimde deprem.

Sarsılırken bir iç çekişle mizanım

Kimseye söyleyecek bir yalanım da yok şimdi..!

Hâlbuki bir ömür hapsettiklerim

Sıyrılabilmeliydi bu boşluğun içinden…

En içimden bir çiçek kopardılar!

Suskun bir kelime arasından

Gidip geliyor her şey… Şimdi

Duyguların ufuklarındayken bütün renkler

Koyulaştırın gündüzleri.

Ve saadet sermayesi zaman

Bütün dilimlerinde

Hüzün çiçekleri ver yürek yürek!…

Bir sevda yarasından…

İnsanın başlı başına bir değer oluşundan hareketle bulunduğu her yere “İnsanlık Bahçesi” adını verir Nurkal KUMSUZ. Bu bahçedeki güller arasından Mevlana diliyle şöyle ses verir:

/Dünle beraber gitti cancağızıma

Ne kadar söz varsa düne ait

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım./

Göreceli sonsuzlukta sesini hikâyeleriyle daima bir öte boyuta taşımaya çalışan Nurkal Kumsuz –şimdilik- son olan kitabının adına “Kaf dağının Kırlangıcı” demektedir. Bu hikâyelerin içindeki har, onu hiç terk etmeyen sevginin hüzün tadındaki sıcaklığıdır bir yerde…

Ve sevgili gönül dostları, sonrasında edep adına açılan o perdeye “son” yazdırmama çabasının mutlu yorgunluğunu takar akrebin kuyruğuna O.. Kor yüreğini korlara, her geceye yeniden başlamanın sevinciyle Kaf Dağının Kırlangıcı”dır artık!

27 eserin devamı dileklerimle…

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.