Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

Kibarlık, Saygı  Görgünün Temelidir

Kibarlık, Saygı  Görgünün Temelidir
27 Eylül 2022 22:59
413
A+
A-

Maziden gelen sesler: Halide Halid

                                  Kibarlık, saygı  görgünün temelidir

Onunla doktor İsmayıl Güler’in vasıtasıyla tanıştım. O zamana kadar adını Türkiye basınından biliyordum. Birkaç röportajını  izlemiştim.

Şahsen evlerinde, samimi bir ortamda tanışmış oldum.

İnsanın, hayatın tüm zorlukarına göğüs gererek başarıya ulaşması, tüm badireleri atlatması için yeteneği, aklı, bilgisi, sorumluluğu ile beraber genetiği de önemli rol oynuyor.

Hakkında konuşacağım kişiyi, Türkiye’nin ünlü siması, araştımacı, yazar, politikaçı ve devlet adamı, eski Ticaret ve Kültür bakanı Agah Oktay Güner Beyi de o insanlardan sayabilirim.

Onu tanıdıktan sonra Voltaire’nin ”Nezaket fikir ve ahlak kültürünün bir simgesidir” fikrini  yeniden hatırladım.

Mütevazi, samimi, duruşundan, hareketlerinden, hatta her kelimesinden bile kibarlık süzülen, hüsusi bir hatiplik maharetine sahip olan bu insanı tanımak benim için büyük şeref.

Hayattayken iyilik meleği gibi tanınan, Türkiye’nin ünlü yazarı, rahmetli Samiha Ayverdi, yokluğuyla da aynı misyonunu gerçekleştirerek, beni Agah Bey ile tanıştırdı.

Agah Beyin ömür gün arkadaşı Filiz Hanımın hüsusi zevkle hazırladğı yemek masasında başladı sohbetimiz.

Filiz Hanım da samimiyeti, hanımlığı, kibarlığı ile ilgimi çekti. Odanın her tarafında onun  el işleri göz okşuyordu.

Beni ilk kez gördükerine rağmen gösterdikleri ilgi, dikkat ve sevgiyi bir ömür unutamam.

Edebiyyattan, kültürden, politikadan  başlanan sohbetimiz gece yarısınadek devam etti.

Ziyaretimin nedenini öğrendiğinde Agah Hocam” Samiha Ayverdi mektebini arayan, ondan birşeyler öğrenmek isteyen kişinin Nazik hocamızı ziyaret etmeden bu bilgilere ulaşması zor” dedi.

Nazik Erik’in kim olduğunu sorduk da, soruma soruyla cevap verdi:

-Sizin Isparta’ya gitmek imkanınız varmı?

-Isparta’ya mı? Neden?

-Nazik Erik Hocanın kim olduğunu öğrenmek ve Samiha annemizle ilgili bilgiye sahiplenmek istiyorsanız o zaman yolunuzu önce İsparta’dan salmanız gerekir.

Tereddüt etmeden “Giderim” dedim.

-Tamam o zaman. Siz Nazik Hocamla görüşün, döndüğünüzde Samiha  annemizle ilgili sohbet ederiz.

Böylece, ben de hoş izlenim bırakan Günerler ailesinden ayrıldım. Ertesi gün Isparta’ya yollandım.

Agah hocamın tavsiyesiyle çıktığım yol beni sevgiyle koynuna aldı.

Isparta’dan döndüğüm gün Agah Beylerle görüşe gittim. Bu defa onu zengin kitaplarla dolu, zevkle döşenmiş ofisinde ziyaret ettim.

Her taraftan bana tarih bakıyordu.

Odadakı titizlik insana zevk veriyordu.

-Hocam hoş gördük. Size çok teşekkür ediyorum. Gerçekten Nazik Hocam bir hazine imiş. Onu tanımakta bana yardımcı oldunuz. Bu iyiliğinizi hiç bir zaman unutmam.

-Efendim, ne demek? Bu benim evlatlık borcum.İster Samiha Ayverdi, isterse de Nazik Erik benim annem sayılıyorlar.

Nazik Hocam  Samiha annemizin yolunda yorulmadan hizmet etmiş bir insan. Her an ondan öğrenmeye gayret etmiş biridir. Nazik Hocamla tanışmamız ani olsa bile Allah nasip ederse, ömrümüzün sonuna gibi anne evlat ilişkilerimizi devam ederiz, nasıl ki ediyoruz.

Nazik Hocam imanlı, kalbinde insanlığa yönelik dolu dolu sevgi taşıyan gençler yetiştirmiş. Onun öğrencileri hala onu unutmamışlar, ben dahil. Umarım siz de dikkat ettiniz bu yaşında nasıl basını takip etmeye ara vermediğine. Ondan öğrenmek isteyen herkes sık sık ziyaretinde bulunur.

-Evet Hocam. Şu özelliği dikkatimi çekti: hasta haliyle haberler programının saatini ezbere biliyor.

-Size teşekkür ediyorum Isparta’ya gidip de nur yüzlü annemizi ziyaret ettiniz.Umarım o da çok sevinmiştir.

-Ben teşekkür ediyorum, Hocam. Ben ondan daha çok mutlu oldum.

Sizde misafir olduğumda uzun yıllar Samiha Hanımla anne-evlat ilişkisinde olduğunuzu söylemiştiniz.

Biliyor musunuz, Samiha Ayverdi’yi sadece bir yazar, bir bilim insanı olarak anlatmak doğru olmaz, çünkü o, sevgisi, anlayışı, vefalı dostluğu ile “Anne “adını hak eden bir kadın idi.

Samiha Hanım sanki doğuştan bu adla dünyaya gelmişti. O, kalbi sevgiden vazgeçmeyen bir ANNELİK simgesiydi.

Onunla Nazik Hocamın vesilesiyle tanışmıştım. Her hayırlı tanışlık için Rabbimiz mutlaka bir vesile yollar. Nazik Hocam da Samiha Hanımın kendisiyle 33 yıl anne oğul ilişkisinde olmak mutluluğunu bana yaşatmak için vesile oldu.

Samiha annemin yardımı ile muhteşem ilim, irfan ocağından ben de bir çok şey öğrendim.

Samiha anne çok farklı bir insandı. Bir melekti.Ruhu sevgiye bürünmüş, kalbiyle insanlığa değer veren, iyilik yapmaktan zevk alan, hayatını bilime, yazıya adamış biri idi.

Ama onun tüm şu özelliklerinin başında insanlığı sevmek becerisi, merhameti, aydın zekası ve sadakati duruyordu.

Samiha Ayverdi’nin  eserlerini okudukca insan onu daha güzel anlıyor, insanlığına, zekasına daha derinden vakıf oluyor.

Onun ilahi ve beşeri aşkı bir başkaydı. Tek kelimeyle,  Samiha Ayverdi  tarihimizde tekrarsız bir isim olarak kalacaktır.

O,  sevgi, dikkat dolu bir ailede büyümüştü. Anne babasının Samiha Hanıma olan sevgisi sınır tanımıyordu.

Babası hiç bir zaman harama el sürmeyen, annesi dürüstlüğü, merhemeti  ile saygı kazanan insanlardı.

Samiha annemiz de velilerinin bu özelliklerini ömrünün sonunadek canında, kanında, ruhunda taşıdı.

1905 Yılında İstanbul’un Şahzadebaşı semtinde doğulan Samiha Ayverdi 1921 yılında  Süleymaniye İnsa Nümune Mektebini bitirmiş ve eğitimine özel olarak devam etmiştir.

Fransızcası mükemmel idi.Tarih, tasavvüf, edebiyat, felsefe alanında engin bilgilere sahipti.

Demin de söylediğim gibi tüm bunlara rağmen, onun  hayatının sloganı İNSANLIK idi.

Onun hayat okulunda önemli yere sahip mütefekkir ve mutasavvıf  Kenan Rifai hazretleriydi.

Rifai hazretleri onun için bir kıblegahtı.

-Hocam, kitap dolaplarınızın her tarafında Samiha Ayverdi’nin eserlerini görüyorum. Bu eserlerle ilgili yorumlarınızı merak ederim, doğrusu?

-Başka türlü olamaz da. Siz onun eserlerini okursanız orada tasavvuf kültürünün, tasavvufun insana öz gerçeklerini aratan güzelliklerini görürsünüz.

İlk romanı olan “Aşk budur” u 1938  yılında yazdı.Sonradan ise yani 1948 yılından sonra felsefi  ve tarihi eserleri önemseyen hocamız  artık hatıralarını da yazmağa başladı.

O eserlerinde insana yalnız Allah’a kul olmayı, nefsin esaretinden kurtulup gerçek hürriyeti öz cismani dünyasında yaşamayı öğretiyor.Bu eserler onun sanat hayatının birinci dönemine aittir.

İkinci dönemde yazmış olduğu eserler ise tarihimiz ve sosyal yapımızla ilgilidir.

“İstanbul geceleri”, “İbrahim Efendi Konağı”, “Türk tarihinde Osmanlı Asırları”, “Türkiye’nin ermeni meseleleri” ve başka eserlerini örnek verebiliriz.

Onun tekrar basılmış eserlerinin hepsini size vereceğim.

– Minnettarım, Hocam. Var olasınız!

-Onları okudukça Samiha Ayverdi annemizi daha yakından tanırsınız.

Siz Kübbealtı vakfını ziyaret ettiniz mi?

-Hayır.

-Oranı da mutlaka ziyaret edin. Kübbealtı Vakfı 1970 yılında Samiha Ayverdi, ağabeyi mühendis mimar Ekrem Hakkı Ayverdi ve onun hanımı İlhan Ayverdi ile birlikte Kübbealtı Cemiyeti adı ile kurmuşlar. Cemiyete 1978 yılında Vakıf statüsü verilmiş.

Vakıfda  çok değerli bilim insanları, yazarlar çalışıyorlar.Onların Samiha annemizle ilgili hatıraları, çok sayıda kitapları var. Size yardımcı olurlar.

-Mutlaka giderim, Hocam. Samiha annenin yokluğuna alışmak sizler için de çok zor olmuştur.

Susuyor. Gözlerini masanın üzerindeki kalemliğe odaklıyor ve diyor:

-Yorum yapmak çok zor tabii.

Ölüm haktır,Yaradan’ın taktiridir. Bir gün hepimiz o yolun yolcusu olacağız. Fakat insan sevdiklerini, değer verdiklerini kaybedince uzun süre o yokluğa alışamıyor. Ancak zaman geçtikçe istemesen bile buna alışmak zorunda kalıyorsun.

Hayat bu, kızım. Bizleri yoran da, ağlatan da, güldüren de şu hayat işte. Yitirdiklerimizin yokluğuyla barışsak da, yüreğimizde ömrümüzün sonuna kadar yaşıyorlar.

Onun için de insan hayatta iken iyilik yapmayı, insanlığı sevmeği, sevilmeği becerebilmelidir.

Bu özelliğe sahip olan insan çok mutlu insandır, tıpkı Samiha annemiz gibi.

Hocam, size ne kadar teşekkür etsem, yine az kalır. Bana zaman ayırdığınız, değerli tavsiyeler verdiğiniz, Nazik hoca gibi bir insanla tanıştırdığınız için size sonsuz minnettarım. Allah nasip ederse, Samiha Ayverdi annemizle ilgili araştırmalarımı devam ettirip, ona yakışan bir eser ortaya çıkarırım.

-İnşallah, bu yolda size başarılar diliyorum.Bir daha sorularınız olursa, çekinmeden irtibata geçebilirsiniz.

Hocam, bir daha dikkat ve ilginiz için teşekkür ediyorum.

Agah Bey bana Samiha Ayverdi’nin 40’tan fazla eserini, Kenan Rifai hazretlerinin  “Sohbet”lerini,Camalnur Sarqut Hanımın eserlerini hediye etti.O an kendimi dünyanın en zengin insanı gibi hiss ettim.

Azerbaycan’dan her çıktığımda, zaman bulur bulmaz hemen ilk gittiğim yer kitap dükanları oluyordu.Bu seyahatimde ise 80’den fazla kitapla dönecektim memlekete.

Demek ki zengin insan hissi boşuna değilmiş. Samiha Ayverdi’nin oğul dediği Agah Bey de annesinin misyonununu gerçekleştirdi.Samiha anne için yola çıkan bir bilim insanına hazine armağan etti.

Ekim2011, Ankara. “Maziden gelen sesler” serisinden

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.