Işığım gölgeme gizleniyor.
Çıkmaz sokaklar labirent ,
Kırk küsur yıl, zikir / dua da eskimiş kellem…
Gökkuşağının altına defneler dikiyor.
Seni uzaktan seyre dalan ruhum,
Kuru ekmeği geceye banıp , gözlerini yudumluyor .
Türbe yapıp ayak tırnağını, ışığın doğduğu şehre …
Karanlığı örtü yaparak , bin yıllık rüyama ,
Gözlerine gün doğarken bakıyorum.
Kim bilir karıncanın ne taşıdığını , omuzlara yüklenen ruhunu …
Bir karınca, Bir yaratan farkında…
Dünya ekseninde dönerken,
Dönüp de biri bakmaz karıncaya .
Gölgesine bile söylemez,
Bildiğini bir Allah, bir kendi …
Bir de ruhun bilir.
Tüm iklimlerde yürüyüp, bin tene dokunsa tenim.
Sonunda huzur bulur ruhunda.
Vakit gelmişken, niye susar insan?
Babil’in Asma Duvarlarına dolanmış,
Şehrazat’ın kırk hikayesinden biri,
Değil mi sözlerin.
Gelmek için zamana ne gerek var ,
Zaman zaten sen değil misin ?
Bağrıma dayandığın başın ,
Değil mi , takvim yaprağı?
Dokunup her bir yaprağa,
Nefes alıp veren, an sen değil misin ?
Bırak zamanı aksın gitsin,
Gözlerin, gözlerimde kalsın,
Aşkın kokusunu bin yılda,
Ateşin kor alevinde ,
Ruhum zamanında öylece kalsın…
Hayat bulsun mevsimler ,
Sonbaharda kalalım,
Takvim yaprakları bir bir dökülürken,
Başın bağrımda, akrep / yelkovan gibi dönsün.
Sözler vardır ,
Sorular gibi söylenmemiş.
Rüyasında kulağı çınlayan,
rüyanda andığın mıdır?
Sen misin …yumruk yapıp avucunu ,
Bağrıma koyup , gözlerinden nağmeler okuyan ,
Dudaklarından dökülen cümle nedir ?
Bin yıla selam verip , ateş üzerinde raks ederken ,
Kırmızıya bulaşmış teninde sunduğun şarap,
Tanrının sana sunduğu mudur ?
Şahlanmış dar yakalarda bağrını, çekiç ile oyan…
Dantel gibi ruhunu işleyen ben …
Çekiç ile toprağa çakan, ben değil miyim ?
Ogün ORPARS