KADINLAR OKULU
ANDRÉ GIDE
200 SAYFA
Robert beni iyiden iyiye tanıdığını sanıyor: Kendisi dışında, kendime göre bir yaşamım olabileceğini aklına bile getirmiyor. Kendisine bağlı bir parça olarak görüyor beni artık. Konforunu bütünleyen nesneyim. Karısıyım.
Eveline, Robert ve Geneviéve. Anne, baba ve kızları. Burjuva bir ailenin üç ayrı bireyinin gözünden anlatılan hikayeleri. Yeni bir kalemle tanışma kitabım oldu Kadınlar Okulu. Kolay okunan, anlaşılan, akıcı bir dili var eserin. Evlilik üzerine, kadının toplumdaki yeri üzerine, erkek egemen bir toplumda mücadele eden bir kadının başarısı üzerine oldukça etkileyici bir eserdi.
Eveline, babasının itirazlarına rağmen Robert ile evlenme kararı alır ve bu evlilik kısa sürede gerçekleşir. Çok aşıktır eşine Eveline, çokta hayran. Nazik, kibar, anlayışlı, bilgili bir adamdır ona göre. Zaman içinde aslında aşık olduğu adamın gerçek yüzünü görür ve kendini yetiştirerek eşinin tüm baskıcı, kadını kendinden aşağıda gören fikir ve davranışlarına boyun eğmez. Kitabın ilk bölümünde Eveline’nin yazdığı günlükleri okuyarak öğreniyoruz tüm bunları.
İkinci kısım eşinin yani Robert’in bir tür savunması aslında ama “özrü kabahatinden büyük” tanımlaması tamda bu anlatıma uygun. Toplum içinde sanata, edebiyata düşkün, ileri görüşlü, modern bir izlenim yaratan, Eveline’de bu yarattığı duruş ile kendine aşık eden Robert için kadın, hep geride durmalıdır. Sorgulayan, eğitimli kadın tehlikedir ona göre. Savunması da bu yönde elbette.
Son bölümde de kızlarının anlatımı ile şahit oluyoruz yaşananlara. Babası ile yaşadığı çatışmalar, annesi ile ilişkisi. Cesur bir genç kız Geneviéve. Annesinin mücadelesinin farkında, onun gibi dik duruşlu, hatta ondan daha özgür, daha cesaretli.
Kadın temalı okumalarıma devam ediyorum ve Kadınlar Okulu’da severek okuduğum bir kitap oldu. Yazarın, güzel yorumlarını okuduğum diğer kitapları da okuma listemde.
Ne yazık! Söylememiz gereken sözler kimi zaman öyle geç geliyor ki usumuza…
Benim tutkuyla sevdiğim insan, yavaş yavaş sen olduğunu anladığım insandan çok farklıydı.
Öğüde en çok gereksinimi bulunanlar öğütten pek hoşlanmazlar.
Mucizeler yaratamam, bunlara inanmak da istemem. Ama kadın kalkarsa, kalkabileceği için kalkar.
Aynı biçimde öğrenimimi sürdürmeye kararlıydım. Üstelik, bağımsızlığımızı sağlayacağımızı, anne babamıza da, bir kocaya da güvenmemek gerektiğini gittikçe daha çok söyler olmuştuk. “Ne de bir sevgiliye,” diye ekliyorduk. Çünkü bize göre onursuzluk bir sevgilisi olmak değil, “bakılmaktı”.
LÜTFEN KİTAP OKUYALIM!!!
Arzu ORTAÖREN