İNSAN BU
İbrahim AYĞIRCI
…
Doğumu ebenin elinde,
İlk ağlaması, kanla yıkanan bebe,
Ruhlar besleniyor ince damar bezde
Ölümü haber veriyor doğumundaki çizgide.
Hangi çocuk ağlamaz bezi kanlı,
Uçurdu kocakarı ebe elindeki kuşları,
Doğru olan böyleydi acaba yalan nasıl idi?
Yalan dünyada insanın ağlaması ta başındaydı.
Neyle karşılaşacağı belli,
Göğsünü değil, arkasına alırsa rüzgarı,
Su satar, suyu da hep denizdeki denizcilere
Suyuyla aldatırken, köpüğüyle gülerdi ak dişler.
Satar tuzlu suyu, tatlı diye,
Taşı da kömür yapardı elbette,
Gökyüzünü ateş diye yakardı yıldırımın ateşiyle,
Gökyüzü kızıl ateş, yağmura çevirir kurnaz bilgisiyle.
İnsan aklını tartmıyor bilmece,
Çözülmeden bırakılan ağırlık kaldı şüphede,
Tartının çektiği ağırlık acılarla dolu her gününde,
Acıyla biri kabre, diğeri de sırada ona ulaşmak derdinde.
Çözülmez insan denilen bilmece,
Tabut başında sarıklı hoca, birisi hemşire
Hemşire sus, hoca ölüyü kefene sarardı acele.
Demek ki yalanlarıyla yalan dünya da hep de böyle.