İçimde nedensiz bir hüzün var
Sessiz bir gölge gibi duran
Belki yaşadıklarımın
Çırpınışından doğan
Ciğerime ok gibi saplanan
Kıvrandıran
Ve yüreğime
Keskin bıçak gibi batan bir duygu bu
Ne idüğü belirsiz bir acının
Sessizliği
Ve yakıcılığı var
Bir suskunluk çiçeği gibi
Açılıyor içimde bu hüzün
Ve kök salıyor derinlere
Tanımlayamadığım, kaldıramadığım
Bir sızıyla
Yerinde durmayan
Ateş gibi içimde dolaşan
Gölge gibi izleyen
Her yanımı sarıp zonklayan
Kıvrandıran, kanayan
Her damarımda
Ayrı fırtına koparan bir
İçsel buruntu
Oysa ne bir söz dokundu
Ne bir bakış incitti
Sadece zamanın akışında
Yalnızlık büyüdü içimde
Belki rüzgârın bilinmeyen izi
Belki hatırlanmayan bir sezgi
Ve belki de sadece insan olmanın
Kırılganlığına dair bir denge
O yüzden sormayın “niye hüzünlüsün?” diye
Çünkü bazı duyguların adı konulamıyor
Ağırlığı var ve derinliklerde yaşanır
Her ne kadar, her karanlığın ardından
Bir ışık doğacağını ve umuda yol açacağını
Ve yüreğimin teklemesinin geçerek
Yeniden güneşe döneceğini bilsem de
Yine de hüzünlüyüm
Biliyorum
Ağrısı sürse de derinde
Her yara
Zamanla kabuk bağlar
Ve içimdeki bu hüzün
Bir gün
Umut kuşuna dönüşecek
Kanat çırpıp yükselecek göğe
Necdet UÇAN