Yetmişli yılların başıydı. Dokuz, on yaşlarındaydım. Henüz ilkokul üçüncü sınıfa devam ediyordum. Çocuk olduğuma bakmayın, tarlaya girdim mi canavar gibi tütün kırardım. Yani büyüklerim öyle söylerdi. “Şuna bak, elleri bile görünmüyor maşallah.” diye beni gaza getirirlerdi. O yıl büyük ablamız yeni evlenmişti. Onların tarlasında tütün kırıyorduk. Herkes mutluydu. Gelecekten umutluyduk....
DOKUZUNCU BÖLÜM Zeki Coşkunsu Yine, bir diğer kadim gönül dostum Mehmet Ender Çelik der ki; “Tarihe düşünsel, bilimsel ve adalet ağırlıklı not düşmeyen bireyler ve toplumlar yok hükmündedir! Tarihin ‘YILANLI KUYULARI’ yerine, zirvelerinde olmak istiyorsak bu günkü karanlığa en az bir ‘MUM’ da bizler yakmalıyız.”(28) Doğru söyler, yerden göğe...
Çözülecek bakılacak Onca mesele var onca Ayağına takılacak Gonca inan buna Gonca Şunlara bakın şunlara Hemen gelir oyunlara Bizim köyde koyunlara Yonca veriyorlar yonca Bak bu devran böyle gitmez Derdiniz tasanız bitmez Para sizi adam etmez Önce adam olun önce Alparslan şey der şeyinle Övünüyorsun neyinle Bu kafayla bu beyinle...
^^^^ İn misin cin misin, bilmem ki nesin? Seni çözmek ne zor şeymiş deliban. Ayaktan tut başa, her yanın esin; Seni çözmek, ne zor şeymiş deliban. *** Dizeler dizersin ozan dilince, Yansır yüreklere inceden ince. Süleyke olursun yağmur dinince; Seni çözmek, ne zor şeymiş deliban. *** Navruz çiçeğisin, nazlı mı...
Derya Doğan Yılın son günlerini felsefenin içinde geçirmek benim de Mersinli pekçok dostum için de sanırım güzel bir tesadüf ve ayrıcalık oldu. Filozof-yazar Mehmet Akkaya’yı dinleme ve kendisiyle bizzat tanışma olanağına nail oldum… Akkaya’nın, Mersin’de iki programı olduğunu sosyal medyadan öğrenmiştim. 17 Aralık’ta 68’liler Derneği’nde, 21 Aralık’ta ise Mersin Kültürhane’de...