Öncelikle merhaba; günaydın, iyi öğlenler veya iyi akşamlar. Günün hangi vaktindeyseniz… Umarım hem keyif alır hem de bahsedeceğim konu hakkında farklı fikirlere sahipseniz biraz olsun benimle fikir alış verişinde bulunabilirsiniz. Şimdiden teşekkürler.
Hani bazı insanlar vardır, kendi görüşünü doğru çıkartmak için diğerlerinin görüşünü karalamaktan başka bir şey yapamazlar. Bildiniz değil mi? Heh, evet evet onlardan bahsediyorum. Bu yazımda ele almak istediğim tiplerin kurduğu cümleler genelde şundan ibaret oluyor: “Ben klasik okuyorum yalnız. Diğer bütün kitaplar çöptür. Siz kitap okumuyorsunuz ki zaten, boşa okuyorsunuz. Şu falanca platform da kapatılsın, oradan çıkan kitaplar çöp zaten.”
Cümleler buram buram dar görüşlülük kokuyor, fark ettiniz mi?
Öncelikle belirtmeliyim ki şu an okudukları için hava attıkları kitaplar, olduğu dönemin favori kitapları değildi. Oldukça ön yargıyla yaklaşılırdı hatta yasaklananlar bile mevcuttu. Yani zamanla kıymeti bilinen eserleri yüceltmek için günümüz kitaplarını hiçe saymaları akla mantığa uymuyor. Ayrıca o eserleri gerçekten okuyup anlasalardı bu cümleleri kurarken birkaç defa düşünürlerdi.
Bunun tamamen sanat karşıtlığından dolayı olduğunu düşünüyorum. Bir şeyler yapmaya çalışan, fark edilmek için çaba gösteren insanların önünü kapatarak harika bir nesil bıraktıklarını sanıyorlar. Yazarlar olarak biz onları dinleseydik önüne oturup karaladıkları kitaplardan daha berbatları bile yazılmış olamayacaktı.
Eğer dikkat ettiyseniz günümüz kitaplarını karalayanların birçoğu bu tarz videoları çekerken ya kitabı önündeki masaya fotomontaj kullanarak ekliyor ya da kitapçıda çekiyor. Çünkü eleştirinin okuyarak yapıldığını bile öğrenememişler. Etraftan duydukları ne varsa doğru veya yanlış onu anlatıyorlar. Başta insan her ne kadar sinir olsa da sonra bu durum komik gelmeye başlıyor. Tek amacı kitaplığının önünde oturup okumadığı kitapları karalamak olan biri, sizin yazmak için aylarca uğraştığınız kitaba çöp diyor ve umursayacağınızı sanıyor. Henüz benim başıma gelmedi, ama gördüklerim başıma gelmiş kadar güldürüyor. Size de tavsiye ederim, canınız sıkkın olduğunda mutlaka bir video açın izleyin.
Gelelim şu ‘falanca’ platforma. “İçinde +18 var, kalksın şu uygulama.” Cümlesini o insanların sesiyle okudunuz mu siz de?
Olana bir şey diyemeyiz, evet var. Ama şöyle de bir şey var ki, telefonunuzda olan neredeyse her uygulamada +18 içerikli yazılar ve görüntüler mevcut. Mesela kimse sosyal medya uygulamaları kapatılsın diye bir şey başlatmıyor, çünkü herkes o uygulamaların kendine iyi gelen kısmını kullanmakta. Zaten algoritma ona göre düzenleniyor, siz ne izlerseniz veya okursanız karşınıza o çıkıyor. Yıllar önce tanıştığınız ama şu an bağınızın koptuğu insanları bile orada bulup sevinebiliyorsunuz. Ama ne hikmetse falanca kitap uygulaması kalksın, içinde toplum ahlakına aykırı şeyler var cümlelerini sürekli işitiyoruz. Bu sözün sahiplerinin amacını sorgularım ben önce.
İnsanlar benim gibi orada yazmaya başlayıp binlere ulaşabiliyorsa ve birileri bu sayede onu keşfediyorsa kimse bu uygulamayı kapattırma hakkına sahip değildir çünkü uygulama işlevini sağlamıştır. Bir başka kitap çok boş şeyleri de anlatabilir, kimseye faydası olmayabilir. Hatta uygulamanın %90’ı bile amacından sapabilir, ama kalan %10’un hakkını yiyemezsiniz.
Bir örnek vermek gerekirse ben kitabım çoktan basılmış olmasına rağmen yenilerini oradan yazmaya devam ediyorum. Bir yayınevim var, okurlarım var. Amacım ne biliyor musunuz? Oradan bir şeyler umarak yazan insanlara olabileceğini göstermek. Eğer benim türümde yazıyorsa buradan da bir şeyleri başarabildiğimi görmesi. Kitap fiyatları oldukça pahalandı. Neden basım sürecine geçene kadar orada yayımlayıp insanların ücretsiz okumasına yardımcı olmayayım ki? Fiyatı belirlemek benim elimde değilse çözümler üretmek benim elimde.
İşte hepsi bu. Umarım anlatabilmişimdir. Çünkü yazmak ve okumak yeterince zor, bir de kendi içimizde bölünmeyelim…
Meryem Su KAYA