İstanbul
Az Bulutlu
21°C
İstanbul
21°C
Az Bulutlu
Pazartesi Az Bulutlu
19°C
Salı Çok Bulutlu
21°C
Çarşamba Çok Bulutlu
18°C
Perşembe Çok Bulutlu
17°C
enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Gönül Coşunca
Boran olur gönül akar
Sevgi ile güzel bakar
Gökler gibi şimşek çakar
.
Yürek bam teliyle çalar
Renkleniyor bahçe bağlar
Hoş kokuyor yeşil dağlar
Gönül coşunca coşunca
.
Seven inan kalmaz naçar
Aşıklar mutluluk saçar
Güller papatyalar açar
Gönül coşunca coşunca
.
Sazlar çalar İnce İnce
Gönül biner zor bir vince
İnsanlar candan sevince
Gönül coşunca coşunca
.
Serveti der çağlıyorum
Sevgi aşka bağlıyorum
Şiir şarkı söylüyorum
Gönül coşunca coşunca
.
Servet BARDAK
Yorumlar
Benzer Konular
Hayat bazen insanın önüne iki pencere açar. Biri geçmişe, kaybolmuş seslere, eski şehirlerin taş kokusuna; diğeri zamana, hastane koridorlarının sessizliğine, monitörlerin tek düze ışığına. Son günlerde ben tam o iki pencerenin arasında oturdum, hem ruhumla hem bedenimle. Bir yanım eski defterlerin sayfalarına dokunuyor, Göktürk harflerini çözmeye çalışıyor, geçmişin hafif rüzgarını...
Senin yerin kuzeyin hüzün kalbi Güneşin arka yüzü vurur ötelerine Karanlıklar çatlar kıskançlığından Er yada geç köpürür kuzey yanın Güney yanına atılan kulaçlardan Seni anlatıyorum kendime şehri Sinop Baharda geçecek Köylerinde yeşillikler sararacak Ve bir çocuk gözünde yaş akacak Bahçede beli bükük ölmüş analar Alın teri toprağa düşen yiğit babalar...
Çocukluğu biz yaşadık Dere kıyılarında Kumdan kaleler yaptık Süslü oyuncaklarımız yoktu Gemiler inşa ettik Karpuz kabuğundan Söğüt dalı atımız, ayçiçeği sapları Kılıcıydı savaşımızın Çocukluğu biz yaşadık Şeytan uçurtmaları yaptık Beyaz defter kağıdından Salardık mavilere Özgürlük kuşlarıydı göğümüzün Saklambaç, körebe, köşekapmaca, Yakan top, çelik çomak… Bir parçasıydı oyunumuzun En heyecanlısı da...
Kendisini karşılayan sekretere; Nazif Beyle görüşmek istediğini söyledi. Bunun üzerine sekreter birden ciddileşti: ‘Nazif Bey mi?’ dedi. ‘Evet, Nazif Bey!’ diye cevap alınca, hüzünlü bir ses tonuyla ‘Nazif Bey sizlere ömür efendim, onu kaybedeli dört yıl oldu.’ dedi. Hiç beklemediği bu haberle bir acı saplandı yüreğine. ‘Ya, öyle mi…?’ diyebildi...
Göz yaşıyla geldim dünyaya, ben ağladım Acep, gelişime sevinenlere mi bel bağladım ? Ne gariptir ki bu hâl, aklım kabule almıyor Ruhum kabullense, tenimde canım daralıyor Gelişime sevinenler, ben giderken ağlayacak Gidişim, beni değil de, sanki onları dağlayacak İşte o gün, belki ben güleceğim, onlar yalancı Ruhum bedenimle kavgalı, ben...
BELLİ OLSUN Bir saz isterim erenler Oyma olsun telli olsun Bana hep akıl verenler Kim adammış belli olsun Bunlardan kaçıyor bıkan Bunlardır canımı sıkan Bizim karşımıza çıkan Biraz kelli felli olsun Alparslan asla çark etmez Gördüğü yere park etmez Bana göre hiç farketmez Yirmi olsun elli olsun Alparslan Kunduz