Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Çok Bulutlu
25°C
İstanbul
25°C
Çok Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
26°C
Pazar Az Bulutlu
19°C
Pazartesi Yağmurlu
7°C
Salı Kar Yağışlı
7°C

Geriye Bir Mavi Gömlek Kalır

Geriye Bir Mavi Gömlek Kalır
26 Şubat 2025 23:56
6
A+
A-

Meselâ, mutluluğun hesabı kitabı olmaz.

Aşkın da öyle.

Huzuru, sevgiyi, iyiliği sipariş edemez insan.

Hayatla randevu olmaz!

şunu diyen bir yazı 'GERIYE GERİYE BIR KALIR. KALIR. GÖMLEK MAVI ta Tn tamerdursun IIIII m ame rdursun ャ' görseli olabilir

Tatil zamanı, bizler için apayrı bir heyecandır. Birkaç haftalığına da olsa, memlekete gitmek, sevdiklerimizi görüp, onlarla vakit geçirmek, yağmurlu soğuk kasvetli havaları geride bırakmak, bir süreliğine de olsa, sıkıntılardan uzak kalmak, hepimize ilaç gibi gelir. İçimizde yaşadığımız, aşın, toprağın, sınır boylarının, dikenli tellerin, bayrağın özlemi değil, arkamızda bıraktıklarımızın hasretidir. Çünkü memleket de, ev gibidir. İçinde sevdiklerimiz yoksa, dört duvarın, kapının, sandalyenin, balkonun hiçbir değeri kalmaz.

Sanırım 2009 yazıydı ve tatil zamanı yaklaşıyordu. Babamı son görüşüm olacağını nereden bileyim…

Tatil öncesi telefonlaştık.

“Baba, bir isteğin var mı buralardan?” diye sordum.

Hiç düşünmeden “Çift cepli mavi gömlek.” dedi. Biliyordum, babam uzun zamandır, çift cepli mavi gömlekten başka gömlek giymiyordu.

“Elbette alırım.” dedim.

Vedalaşıp telefonu kapattık.

Ardından, istediği gibi bir gömlek alsam da, bavula koymayı unuttum ve havaalanına vardığımda da artık yapacak bir şey yoktu.

Babamı gördüğümde, özür dileyip durumu anlattım ve “Kusura bakmayasın baba, bir eşeklik ettim işte. Bir dahaki yaza söz, sana iki tane çift cepli mavi gömlek getireceğim.” dedim ve “Canın sağ olsun.”la konuyu kapattık.

Sonra tatil bitti ve ben tekrar Almanya’ya, yani gerçekliğime döndüm. Aradan çok değil, iki ay geçmişti ki, sabahın erken saatlerinde, ofise giderken, telefonum çaldı.

Arayan kimdi hatırlamıyorum. Hatırladığım sadece iki kelime…

“Babanı kaybettik…”

Bir süre kaldırımda durdum, gelen geçenlere baktım.

İnanmak istemedim, içimden “Kötü bir şaka bu.” dedim.

Ne kadar orada kaldım bilmiyorum. Ardından çaresizce eve gittim ve çalışma odama girip doya doya ağlamak istedim.

Ağlayamadım…

Neden bilmiyorum ama içimde, sabahtan beri durmak bilmeyen kalbimin gözyaşları hissedebiliyordum ama ağlayamıyordum.

Derken, dosyaların, kitapların hemen dibindeki kağıt poşet gözüme takıldı. İçinde, babama aldığım çift cepli mavi gömleğin olduğu poşet…

Gömleği elime aldım, uzun uzun baktım ve o anda ağlamaya başladım. Çünkü, elimde duran gömlek, onca yaşanmışlıklar arasında, beni en çok inciten şeydi.

Geç kalmak…

Ertelemek…

Yarına bırakmak…

En akıllımız bile, nasıl da aldanıyor dünyanın yalandan hallerine. Nasıl da, uzun uzun hesaplar yapıyor, üç yıl, beş yıl sonranın planlarını projelerini kuruyor ve her şey kendi ellerindeymiş gibi davranıyor.

Hiç de öyle değil.

Dün çoktan geçmiştir ve yarın dediğimiz şeyse sadece umutların toplamıdır.

Bu dünyada sadece ve sadece yaşanılan an vardır.

O kadar.

Meselâ, mutluluğun hesabı kitabı olmaz.

Aşkın da öyle.

Huzuru, sevgiyi, iyiliği sipariş edemez insan.

Hayatla randevu olmaz!

“Hadi, ben yarım saat sonra mutlu olayım bari.” ya da “Şuraya bir yere yazayım da, önümüzdeki ay birini bulup aşık olayım.” diyemez insan.

Aşk anlıktır, mutluluk anlık.

Sarılmak, sarmak, dokunup hissetmek anlıktır.

Öncesi ve sonrası yoktur.

Siz bakmayın, olur olmaz her şeylerini sosyal medya sayfalarına taşıyan insanlara. Onların çoğu, sırf bu yüzden bile, anı yaşayamayanlardır. Doğum günündeysek ve pasta üfleniyorsa, o anki mutluluğa ortak olunmalı ve iki tane k.çı kırık fotoğraf çekip bir yerlerde paylaşmak uğruna heder etmemeli. Ya da bir konserdeysek, oturalım, ne var ne yok unutalım ve sahnedeki sanatçıya yoğunlaşalım. “Akşam eve gittiğimde, bu anı milletle paylaşırım.” diyerek, oradan uzaklaştığımızı ve anı yaşayamadığımızı farkına varalım. Sevdiklerimizle mi buluştuk, yıllar sonra, hasret kaldığımız birini mi gördük, çoktandır istediğimiz bir kenti gezmeye mi gittik, kapatalım telefonu, tableti. O an, gerçek olan tek zamandır ve o zamandan uzaklaşmayalım.

Ertelemek yanılgıdır, ertemek yanılsama.

Ertelemek pişmanlıktır, ertelemek kaybetmek.

Erteleyen her insan sadece yaşamış gibi yapar ve o da diğerleri gibi hayatı ıskalayarak ölüp gider. Ben de babama “Kusura bakmayasın baba, bir eşeklik ettim işte. Bir dahaki yaza söz, sana iki tane çift cepli mavi gömlek getireceğim.” demiştim ama olmadı, babam bir sonraki yazı göremedi.

O çift cepli mavi gömlek halen odamda, hem de görebileceğim bir yerde durur ve ben o gömleğe baktıkça, bir kez daha, yarın diye bir şey olmadığını hatırlarım.

Vaktimiz varken, sevelim, sevilelim, sözümüzü söyleyelim, sevdiklerimizi arayıp soralım, kırdıklarımız varsa, gönüllerini alalım, sevgimizi de, sövgümüzü de yarına ertelemeyelim.

***

Hiç beklemediğin bir anda gelir o telefon.

”O öldü…”

Hiç beklemediğin bir anda anlarsın ki yarına kalmamalı sevmek, sarılmak, omuzunda ağlamak, ”Bir şeye ihtiyacın olursa ben buradayım.” demek.

Yarına güvenmişsindir. ”Bugün olmazsa yarın olur” demişsindir. Yarın diye bir şey olmadığını anlarsın o hiç beklemediğin anda.

Eksik kalır cümle.

Eavuşma eksik kalır.

”Bak ben geldim.” diyecektin belki.

Sen eksik kalırsın.

Sonra bir sigara yakarsın.

Şişenin dibindeki rakıyı çay bardağına doldurursun.

Perdeleri kapatıp onun sevdiği türküyü açarsın.

”Dam üstüne çul serer

leyli de yar loylu da yar

bilmem yar kimi sever

aleylim nenni de, kınalım nenni de

belalım nenni de nenni…”

Dün gitmiştir.

Yarın gelemeyecektir.

Yaşadığın an gerçektir sadece.

Vakit varken geç kalmamalı insan, ne sevdiğine ne de kendisine. Vakit varken görülmeli hesap, sevilmeli yar, sövülmeli düzen. İçte, içerde bir yerlerde kök veren ne varsa yarına kalmamalı. Vakit varken içmeli, sevişmeli, savaşmalı, kaybedip kazanmalı. Vakit varken ağlamalı, gülmeli, kederle de kaderle de tanışmalı, düşmeli, kalkmalı, yarayı da, yari de, yaradanı da sarmalı.

hiç beklemediğin bir anda gelir o telefon.

”O öldü…”

Anlarsın ki, ertelemek hatadır. ertelemek yanılgıdır.

Şimdi,

Şu anda,

Varsa imkanın,

Yoksa da,

Hani yaratılacak gibiyse.

Yanındaysa sarıl ona.

Değilse, telefonla ara

Yollara düş, bul, sar kokla.

”Sana geldim’ de ”Sebebim yok özlemden başka. s

Sana geldim.”

“Sonra” dediğin geç kalmaktır hep.

Geç kalma.

Yoksa,

Hiç beklemediğin bir anda gelir o telefon.

”O öldü…”

***

Belki yarın geç olur da söyleyemem. Sizleri çok seviyorum dostlar. Olur olmaz işler ve kişiler için kendinizi yormayın, üzmeyin, incitmeyin. “Güzelleş be oğlum, şimdilik ölüme kadar hayattasın.” diyen Küçük İskender haklıydı. Hemen şimdi güzelleşin dostlarım, sakın ola, yarına bırakmayın. Kendimden biliyorum. Zamansız gidiyor sevdiklerimiz ya da bizler zamansız gidiyoruz. Geriye sadece çift cepli mavi bir gömlek kalıyor!

***

Özünüze rast gelesiniz.

Sevgiyle…

T a m e r D u r s u n

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.