“Kalbiyle yazan kalbe yazar”
“Yazma ihtiyacın iştiyaka, iştiyakın aşka dönüşmeli”
“Sendeki sen, hep sana ve bir de seni senden iyi bilene kalsın”
(Ömer SEVİNÇGÜL)
Yaşanılanlar haddizatında olması gerektiği gibi midir?
Teslim mi olmak gerekir yazılan kadere yaşanılan hayata yoksa müdahale mi etmek gerekir? Yetişemiyoruz zamana ve yapmak istediklerimize. Nedir bizi tahassüslerimize tutkulu kılan? Yoruluruz bazen, nefessiz kalırız yetişemeyiz kendimize…Ruhun duygularda kaybolup kendini teslim ettiği ve insanın daima öz benliğini bulmak istemesi…” Hayaller ve umut insanın ruhudur” yaşam tomurcuğudur belki de yaşama karşı ayakta tutan. İnsan imkânsız olan şeye inanmak ister mi? Belki de ulaşamayacağımızı sandığımız bazı şeyler inemeyeceğimiz kadar alçaktadır. İnsan hep mazilerin duygularında yüzer, onların hayaliyle yaşar. Sükût içsel yolculukta tek başınalıktır. Zaman ne büyük etkendir ki bütün durumu kapsar. Zamana bıraktıklarımızı zaman bize bırakacak mı? Lâkin son mısralarda giz olmuş durumlar…İnsan kendi benliğinde bir sırdır. Duygular ve hisler çöle döndüğünde yaşam çiçeğinden kopmuş gibidir. Yaşanılan ve hissedilen acılar özlenir mi? Yoksa bize kim olduğumuzu ve nereden geldiğimizi mi hatırlatır?
Gonca USLU