Gün yine susmaya başlarken, akşam derin sessizliğine doğru giderken, ışıklar yerini karanlıklara bırakırken bu karanlığın neresindeyiz diye düşünürken… Yine iç yakan türküler, yine ezgiler var bu gecenin derinliklerinde. Bir ömrün direnişçisi olmaktan, bütün zaman eklerinden payıma düşen ne varsa almaktan yana olan şansımı düşünürken;
Çocukluğum geliyor aklıma…
Kirli ellerimi, top oynarken yere düşüşümü yırtılan pantolonumu, kanayan dizlerimi, yere düşerken cebimden dökülen bilyelerimi… Bilyelerimin diğer çocuklar tarafından alınmasını, saklambaç oynayışımı, saklandığım yerden bulunup sobelenişimi, yakan top oynayışımızı, çelik çomak oynarken çeliği ne kadar uzağa atma başarısını gösterdiğimde aldığım hazzı… Akşam olunca Annemin ‘’yeter artık eve gel’’ sesini, bütün sevdiklerimi ve içerimizdeki çocukluğumuzla beraber büyüyüşümüzü özlüyor insan…
Şu adaletsiz, merhametsiz dünyaya ayak uydurmamalı; sevgisiz, soysuz kalarak…
Dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden, derin bir soluk alıp, hapsetmeli kokusunu içine…
Sabahın alaca karanlığında, gün doğumlarının peşinde, güneş süzülürken maviliklerden, güneşin doğuşunu seyretmeli arada bir, seher yeli okşamalı saçlarımızı…
Bir çocuğun ilk adımlarında umudu; bir gencin düşlerinde geleceği; bir yaşlının hatıralarında geçmişi görebilmeli…
Çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi, mutlu etmeden mutlu olmayı beklememeli…
Ama küçük, ama büyük; her hayal kırıklığı, her acı, bir fırsat yaşamdan yeni bir şeyler öğrenebilmek için; kaçırmamalı…
İYİ GECELER CAN DOSTLAR… CAN KARDEŞLERİM…
Saygılarımla… Sevgilerimle…
Ayhan ÇAKMAK