Eğer hayatınızın bir yerinde evcil hayvanlar varsa zamanla o evcil hayvanlarla duygusal bir bağınız da oluşur. Kedisinden, köpeğinden, Hamster’inden ayrı kalamayan, onlar hastalanınca kendisini de hasta hisseden, onları kaybedince evladını kaybetmiş kadar üzülen, hatta günlerce yas tutan hayvan severler vardır. Hayvanları sevmenin güzelliğiyle tanışmamış, bu duyguyu henüz tatmamış olan insanlar, daha kahvaltılarını etmeden önce evcil hayvanlarının karınlarını doyuran, lokantalardan artık yemekleri toplayıp deniz kenarındaki kayaların arasında kedi ve köpekleri doyuran insanları pek anlayamazlar. Hele hayvan hakları için mücadele eden, bu nedenle toplantılar ve gösteriler yapan insanları hiç anlamazlar.
Bir sığır çobanı için bütün ineklerin, öküzlerin hatta yeni yetme danaların bile kendilerine has fiziksel özellikleri veya karakteristik davranışları vardır. Onları diğerlerinden ayıran bu özellikleriyle tanırsınız. Alaca, Sarı Kız, Munise, Kırık Boynuz, Pehlivan, Ziyankâr Dana… Örnekler uzar gider. Onlara bu adlarla muamele eder, yanınıza çağırır ya da kovalarsınız. Zamanla, bir doğum anında, hafif atlatılan bir hastalık sırasında, hatta hayvanlar arasında yaşanan ufak tefek taşkınlıklar nedeniyle aranızda duygusal bağlar oluşur. Mesela doğumuna yardım ettiğiniz bir buzağının hızla büyüyüp serpilmesi, kırlarda koşturmaya başlaması sizi çok mutlu eder.
Hayvanların yaşam döngüleri insanlardan çok daha kısadır. Kırlarda hoplayıp zıplayan, doğumuna yardım ettiğiniz buzağı kısa zamanda büyür ay boynuzlu besili bir dana olur. O günlerde ağıla bir celep gelir. Sizin o çok sevdiğiniz ay boynuzlu danandan ne kadar kemikli ne kadar kemiksiz et çıkacağına, derisinin, gerisinin sakatatının ne olacağına dair hesaplar yapılır. Celep bu hesapları o kadar hızlı ve kafa karıştıracak şekilde yapar ki, muhakeme gücünüzü kaybeder ona inanmaya başlarsınız. Belki de bu özellikleri nedeniyle celeplere bizim oralarda celep değil de “Cambaz” denir.
Sonra celep, ay boynuzlu danayı yedip giderken çobana bir miktar para verir. Çobana bahşiş niyetiyle verilen işte o paraya “Çobansalık” denir. Aslında çobanların çok paraları olmaz. Ama o çobansalıkları harcamaya da bir türlü elleri gitmez. Onlara hep, ay boynuzlu danaya olan sevgilerine ihanet ediyorlarmış gibi gelir. Çobansalık, ceplerinin bir köşesinde uzun süre dolaştıktan sonra bir fakire sadaka veya bir hayır işine katkı olarak verilir. Bazı bölgelerde, ağılın yakınında çobanın konaklaması için yapılan küçük konutlara da Çobansalık denirmiş.
Doğayı, hayvanları ve insanları sevin. Onlara iyilik yapın. Zira iyilik, iyidir. Sevgilerimle…
Necati KüçüK
( Az Efe )