Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

Babamın Benimle Oyun Oynadığını Zannediyordum

Babamın Benimle Oyun Oynadığını Zannediyordum
24 Ekim 2022 13:35
526
A+
A-

         Ayşe üzgün bir şekilde evet benim babam yok, şey özür dilerim Ayşe seni üzmek içi söylemedim. Bak benim de annem yok. Ayşe, Elvira senin annen sen doğarken öldü ama benim babam saatlerce ipte asılı kaldı ve ben benimle oyun oynuyor, zannediyordum bu nasıl bir acıdır biliyor musun Elvira… Ayşe’nin içindeki alev, tıpkı benim içimdeki aleve benziyor, oda benim gibi alevi etrafa saçıp rahatlamak istiyor, babamın söylediği söz aklıma geldi.

      “İnsan ancak en yakını ile dertleşebilir“ işte Ayşe için o benim. Ayşe canım arkadaşım içindeki alevi bana sıçratabilirsin, rahatla bak bende yıllardır senden farksız değildim, çok iyi gelecek, bazen dertleşmek, ağlamak iyi gelir insana.

        Ayşe; Benim babam ve annem birbirilerini çok sevmişler ama aileler karşı çıkmışlar. Benim dedem annemi başka biri ile evlendirmek istemiş, babam bunu duyunca annemi kaçırmış ve evlenmişler.  Maaileler bunları asla affetmemişler hatta ikisini öldürmeye bile kalkışmışlar, olaya başka aile büyükleri müdahil olunca onların canlarını bağışlamışlar ama bir şartları varmış, son nefeslerine kadar onları görmeyecekler ve kesinlikle bir daha memlekete gelmeyecekler. Bu ne kadar saçma bir şey Ayşe aşk kadar güzel bir şey var mı bu dünyada, bu insanları anlayamıyorum; derslerimize aşkla sarılmamızı istiyorlar, ibadetlerimize aşkla sarılmamızı isterler, işimizi ve ailemizi aşkla sevmemizi isterler ama sevdiğimiz insana sevdalanırsak namussuzluk, ahlaksızlık olarak kabul edip evlatlıktan atarlar.

     Ne güzelmiş be, her şey bu kadar basit mi? Söylediğin her şey de haklısın tabi ki Elvira ama bunları cahil ailelere anlatmak, dini kendi çıkarlarına göre yorumlaya çalışan ziynetsizlere anlatmak uzaya çıkmak kadar zor. Ben bir yaşıma kadar gelene kadar her şey çok iyi gidiyormuş, her ne kadar annem ve babam aileleri tarafında ret edilmiş olsalar bile onlar kendi hayatlarını kurmuşlardı. Ama babamın amansız bir hastalığa yakalanması hayatlarını alt üst etmiş. Babam kimyasal ilaçların yoğun olduğu fabrikada çalıştığı için, kimyasal ilaçlara çok maruz kalmıştı. Ama kendisi bana ve anneme daha iyi bakabilmek için uzun süre hastalığını saklamış. Ancak hastalığın son evreleri artık babamı güçsüz bıraktığı için, babam bir gün fabrika da fenalaşıp hastaneye kaldırıyorlar, hastaneden annemi arıyorlar hastaneye gelmesini istiyorlar.

   Annem hastaneye gittiğinde babamla ilgili gerçeği orda öğreniyor, Kadın yıkıldı; babasının soyadından vazgeçecek kadar sevdiği adam bitmiş ve geri dönüşü imkânsız olan amansız bir hastalık yayılmış vücuduna. Doktorlar anneme babamın kısa bir süresi kaldığını, artık bu evrede tıbben yapabileceği bir şey olmadığını söylediler, artık son demlerini sevdikleri ile geçirmesin önerdiler. Düşünsene Elvira doktorlar senin sevdiğin adam hakkında böyle şeyler söylüyorlar insan ne yapabilir ki. Peki, canım annem ne yapmış, babamın durumunu onların da bilme haklarını olduğunu düşünmüş, her ne kadar onları ret etmiş olsalar da annem olgunluk yapıp onlara durumu hakkında bilgi vermiş, âmâ dedem ne demiş, benim böyle bir oğlum zaten bizim için öldü demiş.

    Bir insan her ne olursa olsun ölmek üzere olan oğlu hakkında böyle acımasız davranır mı? Bide dedem hacca gitmiş, Allah’ın evine peygamber efendimizin makamına gitmiş, bu nasıl bir ibadet onu da anlamadım… Merhameti olmayan bir insan, bütün ibadetleri yapmış olsa ne yazar. Bana göre en büyük ibadet MERHAMET’TİR Elvira. Canım annem, babamın durumundan sonra kendisi çalışmaya başlamış, gündüz işte akşamları hem bana hem de babama bakıyormuş.

-Peki, annen işteyken sana kim bakıyordu Ayşe? Babam ilk başlarda iyi kötü kendi ve benim ihtiyaçlarımı giderebiliyordu. Zaten sabah annem erken kalkıp babam ve bana kahvaltı hazırlayıp öyle işe giderdi. Diğer şekilde hep babamla yatakta uzanıp yatıyormuşum, çok uslu bir çocukmuşum. Artık sigorta babamın ilaçlarını karşılayamıyordu, annemin sırtına kocaman bir yük daha bindi. Babamın ilaçları çok pahalı olduğu için annemin kazandığı para yetersiz geliyordu. Babamın ağrıları dinmiyordu artık, hastalık azmıştı babamın vücudunda, ağrı kesicilerde fayda etmemeye başlamıştı.

       Babam anneme artık parayı ilaçları için harcama, baksana her şey boş artık, her şey buraya kadar, dayanacak gücüm de kalmadı. Sana ve Ayşe’me uzun süre bakmak isterdim, uzun yıllar beraber yaşamak isterdim ama buna da şükür, Allah bana seninle evlenmeyi, Ayşe’yi görmeyi nasip etti, buna da şükür gülüm demiş. Sizinle olduğum her ana çok şükürler olsun demiş. Annem de her an bir şey olabilir durumuna hazırlamıştı kendini ve yine de çalışmak zorundaydı, annem sabah işe giderken babam, anneme sımsıkı sarılarak, her şey için çok teşekkür ederim, sana bunları yaşattığım için beni affet. Seni ve kızımı çok seviyorum demiş.

Annem de babama sarılarak sen bana babamın hiç vermediğin sevgiyi verdin ve hiç mutlu olmadığım kadar mutluyum seninle, aslında ben sana teşekkür ederim sevdiğim demiş. Annem işe giderken bile o gün kötü bir şey alabilir hissi vardı ondan. İşte o an elvira, o an geldi… Babam hem anneme çok fazla yük olduğunu hem de artık vücudunun bu ağrıları kaldıramadığını belirten bir mektup yazmıştı. Annem daha da o mektup saklıyor ama mektupta yazdığı en güzel şey ise hep durumundan şükrediyor, en önemlisi ise beni görme zamanı verdiği Allaha şükrediyor, ya Allah kızım Ayşe dünyaya gelmeden önce canımı alsaydı ne olacaktı demiş.

      Allaha olan inancı çok güçlüymüş. En azında dedelerim gibi değilmiş; sevgisi de, merhametti de Allaha olan inancı kadar sağlammış. Babam pencereden annemin eve yaklaştığını görmüş, beni televizyonun önüne bırakıp, son defa bana sarılarak odaya gidip kendini ipe asmış, ben ise odaya gidip ipte asılı olan babamın benimle oyun oynandığını düşünüp dakikalarca ona bakıp gülüyormuşum, babam ipte sallanınca oyun zannedip gülüyormuş Elvira. Annem kapıyı açtığında, odada benim kahkahalarımı duyup oda ya geldiğinde, ben anneme parmaklarımı babama uzatarak anne babam, anne baba gülerek işaret etmişim.

    Aman tanrım bu nasıl bir acı canım arkadaşım. Ayşe ile birbirimize sarılıp ağlamaya başladık, aslında yaşadığımız olaylar farklı olsa bile acının dili hep aynı idi. Yetim kalmakta, öksüz kalmakta eşittir bu dünya da. Yardan yar, candan can eksik olmaz, biri yok olursa geri kalanlar her zaman eksik olur, yıllar geçse de yoklukları aslında unutulmaz ve doldurulamaz. Tıpkı satranç oyunu gibi, şah devrilirse oyun biter.

   İşte anne ve baba da öyle bir şey Elvira. Ben ise sadece bu dünya da benim tek acı çektiğimi düşünmüştüm.  Mâ yanılmışım Ayşe, hiçbir acı başka acılarla kıyaslanamaz. Bizden alınan o tertemiz yüzlü insanların bıraktığı bu dünya, Bizim gibi çocuklara kibar olmadı Ayşe.

Ama biz bunca zamandır : “Biz hüzünlüyüz diye Dünyanın durup bize yol vermesini bekledik.“

Ahmet AKINCI

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.