İşte ne zamandır özgürlük alanı bırakmayan, egemenliğin kayıtsız şartsız elden gittiği işgalci, mütecaviz bu ilişki modelinden rahatsızım. Yabancı bir kadın bence buna ilaç olabilir. Tabii ya, iki insan arasında lisandan güzel mesafe olamaz. Bu Türkiyeli yakınlıklar canıma yetti. Karşısındakinin iç dünyasına destursuz giren amatör psikologlar olduk çıktık. Acemi kasap elinden kaçan kurban danası gibi ben de alaylı psikologların elinden kaçıp kendimi gâvura atmak istiyorum. Aksi halde içimden içine, içinden içime tesis edilmiş duble yollarda gidişli gelişli yaşamaya gücüm kalmadı. Neyin var senin, senin neyin var, babanı sever miydin, çocukluğun nasıl geçti gerek yok. Alıp bir yabancı kadın rahat edeyim, ne iyi ettim geldim bu Fransız köyüne. Ayrıca bu sefer çok kontrollü âşık olmayı planlıyorum. Zira sırılsıklam âşık olmaktan da yoruldum. Bu da Türkçenin kabahati. Tanpınar’ın dilinde aşk cinnetin kıyısında duruyor. Musikisi bir yandan, şiiri öte yandan helâk ediyor insanı. Çok yorucu. Bu dil hüzünle akraba, o yüzden aşk bozguna dönüşüyor.
Kanırt kanırt bir. İçine kıvrılan salyangozlar gibi her mananın altında bir yenisi gizli.
Doğu’nun gizeminden sıkıldım.
Bana Batı’nın ayan beyanlığı lazım. Artık sarılmak değil, el sıkışmak istiyorum. Hem kimsenin kendisi olmadığı, kendini tek başına da güçlü hissetmediği toplumlarda aşk meşk olmaz arkadaş.
Sevdaya ruhsat vermeleri, bir küçük sınavla yeterlilik aramaları lazım. Yoksa karşılıklı eziyete dönüşüyor her şey. Natamam ruhların aşkı prematüre oluyor. Kuvezde sarardık. Sonrası işkence. Anlatana da dinleyene de…
#ÂŞIK_KRAL‘IN
Tavsiye ederim herkes okumalı…