———————
Ali Rıza Navruz
“N’olur bir sabah saati/Çağırsa bizi sonsuzluk.
Birden demir alsa gemi/Başlasa güzel yolculuk”
Şöyle bir bakıyorum da Ocak ayı denen bu ay sanki ecel olup çökmüş şairlerimizin, yazarlarımızın üzerine. Bu ayda hayata elveda diyenler içinde kimler yok ki; Eflatun Cem Güney, Şeyh Galip, Süleyman Nazif, Arif Nihat Asya, Halide Edip Adıvar, Necati Cumalı, M. Emin Yurdakul, Mehmet Kaplan, Neyzen Tevfik, Ziya Osman Saba ve Recai Zade Ekrem… Yıl olarak farklı olsa da, ay olarak Ocak ayında çekilmişler elden ayaktan! Yazımın konuşu şair/yazar Ahmet Hamdi Tanpınar da 24 Ocak 1962 tarihinde katılıvermiş bu kervana. Allah hepsinden razı olsun. Türk Edebiyatına her birisi belki ayrı pencereden bakmış fakat sonuçta Türk Edebiyatına hizmet etmiş şahsiyetlerdir. Şimdi bizlere düşense; bu ustalarımızı-hatırlama amacıyla da olsa-bu güne taşıyarak rahmet dilemek/diletmektir. Bunun adına vefanın ötesinde de bir şeyler denmeli diye düşünüyorum.
Aslen Batumlu olan babası Hüseyin Fikri Efendi 1871 yılında İstanbul’a gelmiş. Böyle olunca Ahmet Hamdi Tanpınar 23 Haziran 1901’de İstanbul’da doğar. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden 1923’te mezun oldu. Erzurum, Konya ve Ankara’daki liselerde öğretmenlik yaptı. Gazi Terbiye Enstitüsü’nde (Gazi Eğitim Enstitüsü) edebiyat dersleri verdi. 1939’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde kurulan “Yeni Türk Edebiyatı” Kürsüsü profesörlüğüne getirildi. 1942 ara seçimlerinde CHP’den Maraş Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girdi. 1946 seçimlerinde tekrar aday gösterilmeyince bir süre Milli Eğitim Müfettişliği yaptı. 1949’da da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne döndü. Bu görevdeyken 24 Ocak 1962’de İstanbul’da yaşamını yitirdi…
ilk kez “Altın Kitap” dergisinde yayınlanan “Musul Akşamları” şiiriyle duyurdu adını. Dergâh, Milli Mecmua, Hayat, Görüş, Ülkü, Varlık, Oluş, Kültür Haftası ve Aile dergilerinde şiirleri yayınlandı. Hece vezniyle yazdığı bu ilk şiirler, imge zenginlikleri ve müzikal nitelikleriyle dikkat çeker. Edebiyat Fakültesi’nde öğrencisi olduğu Yahya Kemal Beyatlı’dan çok etkilendi. Ama ilk eserlerinde Yahya Kemal’den çok Ahmet Haşim izleri görülür. Haşim gibi o da küçük yaşta kaybettiği annesinin yokluğundan duyduğu acıyı ve kendisini avutacak bir sevginin özlemini dile getirir. İçe dönük bir bakışla doğa ile iletişim kurmaya çalışır. “En uyanık bir gayret ve çalışma ile dilde rüya halini kurma” felsefesini Valery’den etkilenerek kurduğu söylenir…
Şiirinin bir başka yönü Bergson felsefesinden kaynaklanan zaman kavramıdır. Onun eserlerinde zaman, basit bir süreklilik değil, çok katlı ve karmaşık bir akıştır. “Ne İçindeyim Zamanın”, “Bursa’da Zaman” şiirleri bu olgunun örnekleridir bir bakıma. İlk romanı “Mahur Beste” 1944’te Ülkü Dergisi’nde yayınlandı. Osmanlı Devleti’nin son döneminde seçkin bir çevrenin yaşayışını sergileyen bu romanın ardandan, kendi yaşamından da izler taşıyan “Huzur” 1949’da basıldı. Huzur, hem bir aşk hem de Tanpınar’ın İstanbul’a olan derin sevgisinin romanıdır. Estetik anlayışının, kültür birikiminin ve geçmiş kültürlere yaslanan yaşam felsefesini yansıttığı bu kitabı Tanpınar’ın en yetkin romanı sayılır. Romanda, Mümtaz ile Nuran’ın aşkı çerçevesinde Doğu ile Batı, eski ile yeni, geçmişin değerleriyle var olan değerler, aşk ile toplumsal sorumluluk arasındaki çatışmayı ve bu çatışmanın doğurduğu bireysel bunalımları irdeler. 1950’de Yeni İstanbul gazetesinde yayınlanan ancak ölümünden sonra 1973’te basılan “Sahnenin Dışındakiler” ile 1961’de basılan “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”nde de iki uygarlık, iki değerler sistemi arasında bocalayan Türk toplumunun tablosu çizilir. Ölümünden sonra bir araya getirilen ve 1987’de yayınlanan “Aydaki Kadın”da da aynı irdeleme vardır.
Şiir, roman ve yazılarının yanı sıra İstanbul, Bursa, Ankara, Erzurum ve Konya kentlerini doğal, tarihsel ve kültürel yapılarıyla anlattığı 1946’da basılan “5 Şehir” önemli eserleri arasındadır.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Bütün Şiirleri” ise; İnci Enginün tarafından derlenerek İlk baskısı 1998 yılında Dergah Yayınları tarafından yayınlanmıştır. Burada şunu da belirtmiş olayım; “Bir Adın Kalmalı Geriye” isimli şiir pek çok yerde Tanpınar’a ait olarak yazılıp çizilse de yayınlanan “Bütün Şiirleri” kitabında bulunamamıştır. Bazı iddialara göre de bu şiirin İbrahim Sadri’ye ait olduğu söylenmekte. Bu şiir hala öksüz ve yetim olarak ortada bence…
—
Şiirinden Örnek:
NE İÇİNDEYİM ZAMANIN
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.
Bir garip rüya rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.
Başım sükutu öğüten
Uçsuz bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş.
Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.