ÜLKER ABLA
SERAY ŞAHİNER
156 SAYFA
“Hani diyorlar ya, rüyamda bunun bir rüya olduğunu biliyordum diye… Kabustayım ama bunun hayatım olduğunu biliyorum.”
Yağmurdan kaçarken doluya tutulan bir kadının hikayesini okudum kah gülümseyerek, kah hüzünlenerek. Baba evindeki şiddetten kurtulmak için kocaya kaçan ve daha beterine yakalanan bir kadın Ülker. Yıllarca sırf oğlu için bu eziyete katlanıyor. Oğlunun askere gitmesini fırsat bilerek artık yeter diyor ve beş parasız atıyor kendini sokaklara. Ne gidecek yeri var ne sırtını yaslayacak bir dostu. Sırf üçüncü sayfa haberlerinde olmamak adına, “yaşamayı” göze alıyor.
Bir hastanede buluyor kendini. Refakatçisi olmayan hastalara refakat ediyor. Sadece karın tokluğuna herşeye tamam diyor. Yeri geliyor kendi derdini unutup başkalarının derdine üzülüp, derman olmaya çalışıyor.Başlarda hastane yetkililerinden tepki görsede zamanla kabul ediyorlar Ülker’i. Kabus gibi hayatlar yaşayan kadınların sesi oluyor Ülker.
Ülkemizin en büyük sorunlarından şiddetin, kadın cinayetlerinin, kadının toplumdaki yerinin biraz mizahi biraz hüzünlendirici bir dille anlatıldığı bir kaçış hikayesi Ülker’in yaşadıkları. Özellikle Freud ve Pollyanna hakkındaki yorumları çok hoştu. Yunus Nadi Öykü ve Orhan Kemal Roman ödülleri gibi pek çok ödülde alan bir kalem olan Seray Şahiner ile de tanışma kitabım oldu. Ben severek okudum. Dilerim okuru bol olur.
Ben Ülker. Diriyim. Şimdilik.
Hani yazıyor ya hastane duvarlarındaki afişlerde, erken teşhis hayat kurtarır diye. Erken tedbir de hayat kurtarır. Umudum bu yönde en azından.
Bazı kadınlar için en ölümcül hastalık evlilik.
Ben insan sevmiyor değilim, sadece insanları sevmeye devam etmek için bazılarını gözden çıkarmam lazım.
Ne sığınabilecek bir geçmişim ne yürüyebileceğim bir gelecek var. Ben burada, sığındığım yerde mahsur kaldım…
Benim evladım var, ölmeye hakkım yok; kocam var, yaşama şansım yok.
LÜTFEN KİTAP OKUYALIM!!!
Arzu ORTAÖREN