Eyvah!
Yine manalı bir bakış,
Yine gamzeli bir gülüş yanağında.
Ve lütfettiğin şu hafif tebessüm…
Nasıl da derinden dokunur bu yüreğe,
En veremli zamanında…
Şu dolu dolu bakışlar yok mu?
Acaba yine neler yeşeriyor içinde?
Dur! Sakın bozma!
Elleme…
Böyle, ne de güzel başladın söze.
Ya bu nasıl da hoş bir güzelleme…
Farkındayım…
Bilerek eskilerden dem vurmazsın.
Yoksa sen,
Sen benimle uğraşmadan duramazsın.
Akıllı kadınsın…
Bensiz masalarda bana çare aramadın, aramazsın…
“Ben sana dememiş miydim” deyip,
Bilgeliğinden de dem vurmazsın.
Sözü sana bırakacak kadar zeki olduğumu,
Senin ise susarak çok şey söylediğini görecek kadar,
Hala sana âşık olduğumu görür
Ama yüzüme vurmazsın.
Aklında hep şu beraber gidemediğimiz uzaklar,
Beraber yaşayamadığımız zamanlar.
Beraber büyütemediğimiz,
Cennete ısmarlanmış çocuklar…
Tek tek anlatır bana bunları gözlerin.
Acele etmeden,
Sırasıyla ve yavaşça…
Haydi söylesene!
Hangi ağacın tepesindeyiz bu gece?
Hangi tembel dalganın fısıldayan sesinde?
Bizim için hangi yıldızı seçip sessizce,
Hangi yolculuğa imrendiriyor bizi gece?
Eyvah!
Yine manalı bir bakış,
Yine gamzeli bir gülüş yanağında.
Ve lütfettiğin şu hafif tebessüm…
Nasıl da derinden dokunur bu yüreğe,
En veremli zamanında…
Karanlıkta, bu kadar mı parlar, yakından gözler?
Ve gülüşleri bu kadar mı güzel gösterir karanlık…
Yüreğin yüreğe bu kadar yakın olması,
Ve yan yanayken,
Birbirine bu denli hasret çekmesi bir anlık…
Bu kadar bir fırtınalı yaşamın ardından,
O gözler nasıl da bana sakin bakıyor…
Bu kadar karmaşanın içinde,
O yüreğin bana nasıl da dingin akıyor?
Nasıl da özlemiş bu yürek, aynı şeyleri yaşatmanı.
Bu, bilerek direnmediğim hoş bir kuşatma anı…
Hissettirdiklerin yeni değil ama
Yine de mideme kramplar giriyor…
Yıllar sonra, bende yine aynı etkiyi yaratıyor.
O sert,
O duygusuz,
O kadife tenli,
Ve hala güzel o kadın,
Nasıl oluyor da, hala bana gülümsüyor…
Eyvah!
Eyvah!
ALP ARSLAN