İyi Akşamlar arkadaşlar!
İnsanlar ya da kitap okuma sevdalıları diyelim biz ona; genellikle konu felsefe olunca biraz tavırlı ve mesafeli bir davranış içine giriyorlar. Oysa düşünmeyi kendine prensip edinen biri şunu bilmeli ki, bırakın konu ve kavramların felsefesini, gündelik hayatın bile bir felsefesi var.
Evet. Bu akşam da sizlerle paylaşacağım eserin adı ve konusu, iki fikir babasının, Aristo ve Farabi’nin ilim olarak değerlendirdiği; Kant ve ondan sonra gelenlerin, inkar etmemelerine rağmen ve somut olarak, madde olarak ortaya konulamadığı için ilim olmaması gerektiğini söyledikleri “meta-fizik”…
Karmaşıkmış gibi duran bu konu, aslında felsefe için, düşünen insan için elzem bir konu. Bütün düşünce adamlarının eleştirilsin eleştirilmesin, meta-fizik hakkında fikir beyanları ve tarifleri var.
Meta takısının kısaca tarifi; “ötesi” demek. Yani bu görülebilir, duyularla tesbit edilebilir, somut olarak ortaya konulabilir fizik alemin, bir arka planı olduğunun izahına çalışan bir ilim dalı… Hani Kant’tan sonra dedik ama, onun çağdaşları ve sonrakilerin içinde de ilim olduğunda ısrar eden düşünce adamları illaki var ve olmaya da devam edecek.
Meta-fiziğin start alması; artık yaratılmış olduğuna (hem de önde gelen inkarcılar da dahil.) iyice kanaat getirilen bu alemin, Duyular yolu ile ortaya konulamayan bir failinin, ancak kendisine verilmiş, yine meta-fizik bir yapı olan akıl ile “beni bulmakla mükellefsin.” diyen Allah iledir. Meta-fizikte serüven böyle başlıyor.
Aslında tüm düşünce adamlarının, meta-fizik hakkındaki değerlendirmeleri, meta-fiziği inkar değil, sadece ortaya konulması müşkül olduğu için, bilim dalı olarak değerlendirilmemesi. Ama zaten meta-fizik bir bilim değil, ilim dalı… Biz insanlar, bilimle ilimi de karıştırır olduk. Biri “BİLMEK”ten kasıt iken, diğeri “TEFEKKÜR VE TEMAŞA”dan kasıttır.
Belki kitap okuyanlar, kitap sevdalıları bana kızabilirler ama şunu söylemek zorundayım ki; okundukça anlaşılır bir konu olan “meta-fizik”, okunmayıp soğuk bakıldıkça, gizemli algılanacak ve kesinlikle bir havas ilmi olarak serüvenine devam edecek.
Hani insan ne karmaşık bir yapı diyoruz ya; işte, Allah insanda bu duyularla tesbiti imkansız ama kullandığımız inkar götürmez bir sürü yapı ile donatmış bizleri.
Akıl gibi…
Ruh gibi…
Nefs gibi…
Zihin gibi…
Kalple ilişkilendirilen, gönül gibi…
Bitirirken, her zaman söylerim; “insan vücudunda kalp, organ olmayan tek organdır Çok özel olduğu da kesindir! B. D.”
Konu ile birebir ilgilenen filozof sayısı çok az. Bu az sayıdaki felsefecilerin dışında kalanlar tamamen lokal olarak değerlendirmeler yapmışlar. Belki ilerleyen tarihlerde bunları isim olarak da paylaşabilirim. Başta da dediğim gibi; konu ile sistematik olarak, bir yöntem dahilinde ve oldukça donanımlı düşünce ortaya koyanların babaları, Aristo ve Farabi. Sonra da İbn-i Sina, bir şerh ustası olan İbn-i Rüşd geliyor. Tabii El-Kindi’yi de unutmamak lazım!
Eserin içinden bir alıntı yazmayacağım çünkü, yapısı gereği çok kısacık değerlendirmeleri olan bir konu değil. Künyesini yazacağım ve her zaman dediğim gibi okuyun arkadaşlar!
– – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – –
Metafiziğe Giriş.
Ahmet Cevizci.
Say Yayınları.
2016 – 1. baskı
2019 – 2. baskı 400 sayfa.
– – – – – – – – – – – – – – – – –
Bol okumalı ve sağlık dolu ömürler dilerim!
Bülent DEMİREL