Merhabalar Değerli Okurlarım, bugün şiirleri konuşacağız.
Şiir insanın yüreğindeki yangını, dilinde kopamayan fırtınasını dışa yansıtma yoludur. Yürek kanadıkça kanamış, yangın susadıkça susamış, gönül harlandıkça harlanmıştır.
Dil artık, susmaktan bıkmıştır. Kalp kan pompalamayı bırakıp acısının kollarına teslim olup biçare hallere düşmüş, nefes aldıramaz olmuştur insana. İşte burada kişi ya yanmayı, ya da yazmayı seçecektir. Yanmayı seçer ise vay haline…
Ömür boyu tutsaktır artık bir kuru güle. Yazmayı seçti ise ne ala! Muhtaçlığı yoktur ne sohbete, ne de kıymet bilmeyen tek bir faniye….
Dizelere dökülür o sevda, o aşk, dert, tasa, yangın, kalpte savurmadık şey bırakmayan o en sert poyraz; her ne varsa. Dizeler uzadıkça gönül yorulur, vakit daralır fakat şair bıkmadan usanmadan yazmaya devam eder. Çünkü onun için en ala kaçış yolu budur.
Yazdıkça dizelerle bütünleşir. Zihninde dönen sözcükler ile ebediyen kardeş olmuştur artık.
Kişi şair olduğunda “Fazlası kalsın” duygusuna bürünür çünkü şiir onun artık her şeyi olmuştur.
Tek bir söz söylemeden giden sevgili de, onca anıyı hiçe sayıp ihanet eden dost da, kıymet bilmeyen hiçbir insan da umurunda değildir artık. Ha, unuttum der, bitti der der fakat dizelerinden okursunuz yüreğindekileri.
Dili bitti de dese, o aşktan vazgeçtim de dese şiirinde yer verdi ise henüz hiçbir şeyin bitmemiş olduğunu anlarsınız.
Şairler, şairler… Suskun faniler! Açıp gösterseniz yüreğinizi, o yangın yerini gören kalır mı tek bir canlı beden?
Ceylin KARAKAYA