

Zaman, avuçlarımızın arasından süzülüp giden ince bir kum saati değil aslında. Her bir tanesi ruhumuzun kıvrımlarına çarparak iz bırakan, aktıkça ağırlaşan ve bizi dönüştüren bir nehir. Bir yılın daha son demlerine yaklaştığımızda, takvim yapraklarının o hafif hışırtısı bize sadece günlerin geçtiğini değil, zamanın “eskidiğini” de fısıldıyor. Oysa eskiyen sadece rakamlar; içimizde biriken yaşanmışlıklar her geçen saniye biraz daha tarihe, yani bizi biz yapan o devasa hafızaya dönüşüyor.
Geride bıraktığımız yıla dönüp baktığımızda, hafızamızın koridorlarında hem güneşli meydanlar hem de gölgeli çıkmaz sokaklar görüyoruz. Zaman, heybesinde her şeyi bir arada taşıyor: Beklenmedik ayrılıkların sızısı, yarım kalan heveslerin burukluğu ve bazen de dünyanın o bitmek bilmeyen gürültüsü… Ancak madalyonun diğer yüzünde, o karanlık anlarda elimizden tutan, bir gülüşüyle içimizi ısıtan dostların varlığı var. Olumsuzluklar, hayatın dokusuna ait kaçınılmaz ipliklerdir. Onlarla baş etmek, sadece ayakta kalmak değil, fırtınanın ortasında bile köklerimizin toprağa ne kadar sıkı tutunduğunu fark etmektir. Yaşamak, tam da bu zıtlıkların arasındaki o ince dengede yürüyebilme sanatıdır.
Bize sunulan hayat, bazen sıradan sandığımız ama aslında en kıymetli hazinemiz olan detaylarda gizlidir. Sabah uyandığımızda aldığımız o ilk nefes, sofrada paylaşılan sıcak bir çorba, annemizin sesindeki o huzur veren ton ya da bir dostun “yanındayım” diyen bakışı… Çoğu zaman hayatın büyük mucizeler getirmesini beklerken, yanımızda yöremizde duran bu “küçük” devlerin kıymetini ıskalıyoruz. Sağlığın sessiz bir lütuf olduğunu ancak kaybettiğimizde anlamak, insanlığın en eski yanılgısıdır. Oysa şimdi, yeni bir sayfa açılmadan hemen önce, sahip olduklarımıza şükranla bakmak, ailenin sıcaklığına, dostun vefasına ve bedenimizin direncine teşekkür etmek en büyük ruhsal arınma olmalı.
Yeni yıl, sadece bir tarih değişikliği değil, bir durup nefes alma durağıdır. Eskiyen zamanın içinden süzülen dersleri heybemize koyup, olumsuzlukların bizi yaralamasına değil, olgunlaştırmasına izin vererek yürümeye devam etmeliyiz.
Hayat, her şeye rağmen yaşanmaya değer bir mucizedir ve biz bu mucizenin hem yazarı hem de kahramanıyız.
Sevgi verenlerimiz çok olsun. Mutlu yıllar geçirelim hep beraber.
Ayşe Can