
Leyla SAPMAZ
İyilik bir tohumdur, ekeriz sessizce;
Karşılık beklemez, büyüsün isteriz gizlice.
Ne bir borç defteri ne de bir mülkiyet,
O sadece gönül sadakası, ruhumuza niyet.
Fakat o vefasızlık…
Sinsi bir ayazdır,
Beklenti yok sanarken, kalpte bir sızıdır.
“Oysa ben…” diye başlayan o yarım cümle,
Yakar canımızı, döndürür bizi dünden güne.
Deriz ki:”Yabancıya olsun bu altın taneler,”
Tanıdık gözlerde sönmesin içimizdeki şelaleler.
Belki de o tanıdık, bildiğimiz simada,
İster istemez kurarız o incecik duayı.
Bir selam, bir tebessüm, küçük bir vefa rüzgarı,
Arar gözlerimiz, dindirsin diye bu ağır zararı.
Biliriz ki hatadır, kalbi kirleten bu terazi,
Ama insanız işte, taşırız hassasiyeti, o ince nazı.
Bir selam, bir tebessüm, küçük bir vefa rüzgarı,
Arar gözlerimiz, dindirsin diye bu ağır zararı.
Biliriz ki hassastır, kalbi kirleten bu terazi,
Ama insanız işte, taşırız o hassasiyeti, o ince nazı.
Ve gelir o an…Mevsim hazan, içimiz titrek,
Beşe çeyrek kalmış gibi, ne yorgun ne dipdiri tek.
Ne kaldı ki güne? Ne kaldı ki yıla?
Kırılganız, ince bir cam gibi rüzgara.
Toparlamak isteriz, darmadağın ruhu yeniden,
Bocalıyoruz, nerede yanlış yaptık diye sorarken.
Oysa cevap basittir, bir fısıltı gibi derinden,
İyilik sadece sana ait, ver ve geç yeniden.
Bırak beklentiyi, bırak o derin yarayı,
Yine de sen ek o tohumu,
Unut, vefasızlık dar ağacını.