1970 yılına denk düşen tarih, Yozgat Erkek Sanat Enstitüsü (Lise) den mezun olduğum tarihdir. Enstitüde almış olduğum eğitimin sonucunda, yaşamıma yeni bir yön tayin etme noktasındayım.
Şimdilik, okulu bitirmenin vermiş olduğu rahatlığın tadına varmak için aileme, köyüme dönüyorum.
Ailemin geleceğimle ilgili ne gibi planları var onu da, görüşüp öğreneceğiz.
68 kuşağı öğrenci liderlerinden Merhum Taylan Özgür’ün, 1969 yılında İstanbul da faili meçhul bir cinayete kurban gitmesi ve akabinde okullarda öğrenci olaylarının dalga dalga yayılması; ailemde endişe yaratmış olacak ki, eğitimimin nihai noktasının buraya kadar olduğunu açık bir şekilde ifade etmekte sakınca görmediler.. Oysa ben, hem okumayı ve hemde çalışmayı hedeflemiştim kendimce. Ankara/ Maltepe deki Yükseliş koleji makine mühendisiği bölümüne kayıt yaptırmayı planlıyordum. Yıllık ücreti üç bin lira idi ve ben bunu çalışarak rahatlıkla ödeyebilirim görüşünde idim. Çünkü örnekleri vardı göz önünde ve hallerinden de oldukça memnundular.
Ailem bana zamanı geldiğinde bir an önce askerliğimi yapmamı önerdiler. Daha sonrası için ise (askerlik bitiminde) durum ne gösterir ona göre karar veririz dediler. Dedemin ve babamın almış oldukları bu karar!…
Köyümüz halkının toplanma yerinin adı “dört yol “dur.
Çok çabuk yankılandı bu karar ve köyümün aklı selim yaşlı insanlarınca hiç hoş karşılanmadı. Nuri amca, Salih ağa senin okutmaya gücün yok, o nedenle okutmak istemiyorsun desem; şükür öyle bir durumda değilsin. Diyerek itirazda bulundu.
Dedem, Nuri Ağa ortalık karışık bir oğlan Allah korusun bu kadar yeter.
Nuri Ağa bir adım daha ileri giderek dedemin üzerine; oğlanın okuma durumu iyi, gel etme eyleme, sen izin ver ben götüreyim bizim kızla beraber okusunlar. Yine masrafını sen çek ziyanı yok bizim evde kalsın.
Olmaz öyle Nuri Ağa, el alem ne der, ne demez ısrar etme Allah aşkına.
Peki, sen bilirsin de yanlış yapıyorsun Salih Ağa.
Nuri Amca, çok çalışkan, zeki ve becerikli bir insandı. Ankara’yı ilk mesken tutanlardan dır; köyümüz halkı içerisinde. Hamam önünde yüksek bloklarda oturdukları zamanı hatırlıyorum. 1959 yılı idi babam ve ortaklarının Man marka kamyonları vardı. Köyden eşya ve yiyecek getirmişlerdi buradaki evlerine.
Daha sonra Kavaklı dere…!sokağa taşındılar oraya da dedem ve ebemle birlikte davet üzerine misafirliğe gitmiştik.
Bütün çocukları istisnasız yüksek eğitimli ve kariyer sahibidirler.
Onların eğitim sonucunda geldikleri bu nokta, köyümüz halkınca takdirle karşılanmış ve daima övgü ile söz edilmiştir.
İhsan dayım da, Ankara da oturur. Gülveren okul yolu karşısında. Oturduğu mahallenin Bakkal İhsan Amcasıdır o. Bu mevzunun geçtiği günlerde bizim evde misafirdi. Akşam yemeği sonrasında, söz döndü, dolaştı yine bizim okul meselesine dayandı. Salih Ağa, kıymetli akrabam, meydan da el alem içerisinde bir şey söylemek istemedim. Çocuğun geleceği ile oynamayın. Öğrenci olaylarına bahane ediyorsunuz da bu bahane edilecek şey değil. Olay nerede olmuyor ki, sonra benim gözetimimde olacak, merak etmenize de gerek yok.
Gitsin kaydını yaptırsın Ankara ya.
Akrabam ısrar etme babası da, ben de yeter diyoruz, buraya kadar.
Peki oğlanın fikrini aldınız mı?
Fikrine gerek yok!
Bu kadar yeter, gerekirse gelir motorunun tarlasının başına geçer.
Aç mezarı yok ya dünyada!
….!
Necati Açıkgöz