“Hüzün ki en çok yakışandır âşıklara, yandık yakıldık ama hüzünden yana asla yakınmadık. – Şems-i Tebrizi “
***
“Hüzün ki en çok yakışandır bize belki de en çok anladığımız!” ( Hilmi Yavuz -Toplu Şiirler)
***
“Hüzün ki en ziyade yakışandır bize.. Hüzün; Sabahların kokusuna karışan bir pişmanlığın terennümüdür bazan ve bazan da gecelerin korkusunu damıtan bir şarkının dizesi, hüzün; her hale şükretmenin diğer adıdır, (İskender Pala)
***
Görüldüğü gibi, bir hazret, bir şair ve bir yazar hemen hemen aynı kelimelerle aynı şeyi söylüyor. Yani hüznün insana yakışıyor olduğu gerçeğini. Bu tıpatıp benzer sözü kim kimden aldı/çaldı ya da alıp pekiştirdi ben bilemem ama, her üç kişi de birbirini görmeden yazmış, söylemiş de olabilir. Buna tevâfuk mu diyorlar nedir… Neyse diyelim!
Bizim bir de Ahmet Haşim şairimiz var. O da diyor ki:
…
Melâli (hüznü) anlamayan nesle âşina değiliz…
Sana yalnız bir ince tâze kadın
Bana yalnızca eski bir budala
Diyen bugünkü beşer,
Bu sefîl iştihâ, bu kirli nazar,
Bulamaz sende, bende bir mânâ.
Peki ben ne dedim “Melâlin Sesi”nde;
…..
Çeker beni bahtım dipsiz vâdiye
Uzatsam da elim bulunmaz tutan.
Umut bile ekemedim âtiye,
Benim işte bak gör ufuktan batan.
Gönlüm alınmadı şairim diye,
İstenseydi vermez miydim hediye.
Şimdi bir öksüzüm ve hem de yetim
Sevdim hoşlukları boşluk içinde.
Mahmuzlasam bile tökezler atım
Ters akıyor, nehirler bak içimde.
Ben bir Karayel’i hissettim gayrı,
Düşlerim kötürüm, yüreğim sayrı..
‘Melâl’in Sisi’nde pek çok konu bu maya ile mayalanmıştır diyebilirim. Toplumca kabullenmiş olduğumuz, Melâl sesini de duyurmak görevimiz olmalı derim. Duyula ki “pişmanlığın terennümü” olarak tarif yaptığımız melâl yüreğimizi daha fazla yormasın… Bu sesi duyurmak da bana düştü gibi bu şiir kitabımla..
sevgili halkım…
Ali Rıza NAVRUZ