VE SÜKÛT…!
———-
“Sessizlik ihânet etmez”
Bir denize benzer ruh haline şahitseniz eğer, biliniz ki; sükûtla karşı karşıyasınızdır. O denize benzeyen ruh hâli içinde binlerce renkte düşünce birbirine hiç çarpmadan, dokunmadan yüzerler. Sükûtumuzun benzer anlamlılarına bakacak olursak; “susku” ve “susma” sözcükleri hemencecik göz kırpar bizlere… Sonrasında S.Korkmaz hemen devreye girer ve der ki:
“Susku/num
Sen beni ben seni
Başlatıp bitiren iki deli…”
Kelime elbette ki bir isimdir. Kökeni Arapça! Az konuşma, susma anlamı taşır genellikle bu sözcük. Bu bağlamda başı eğik bir hâl durumu, içten içe kaynayan bir yanardağ patlamasının öncesi hâlidir, her ne kadar “sükût ikrardan” gelse de… Sükut veya sükût, sessizlik anlamı taşırken ellerinizde; ortalarda dolaşan bir kelimeye daha rastlarsınız bu kulvarda; adı “sukut” dur onun. Bu kelime de Arap kökenlidir tabii ki, ıskat’tan gelir. Iskat; sakıt olmak demektir. Düşmek, yığılmak, çökmek anlamı taşır. Bir çoğumuz konuşmalarımızda şöyle bir söz sarf ederiz çoğu zaman: “Onu o şekilde görünce sükût-u hayale uğradım inan ki.. ”Böyle bir cümle içerisinde kullanmış olduğumuz sözcük sükût değil, sukut olmalıdır. Ancak bu şekilde hayal kırıklığımızı doğru ifade etmiş oluruz..
Sükûtun en büyük faydası, insanı beladan kurtarmaktır bilesiniz. İyilik olarak insana bu yeter bence, hatta yeter de artar bile… Bişr-i Hâfî der ki; “konuşmak hoşuna giderse sükût et, Sükût hoşuna giderse konuş.” Peki, biz ne dedik durduk yıllarca: “Sesli konuşmaktan utanıyorum, sükût bir sevdadır edeple ikiz…” Bu cümleme “nerede gözleriniz?” soru cümlemi eklesem sanırım ki çok yakışacak!
“Ağustosun böcekleri küfürbaz, lâlelerimse az zavallı kaldı boyunları bükük. Hafif sağa, biraz batıya, biraz da sana eğik, sanki efkârlı” dedi Toprak ve sonra ekledi: “süzülen kan-terin yüzü suyu hürmetine ‘su’sarlardı… ‘Sus’arlardı en çok…” Hemen ardından Peygamberimiz devreye girer ve derdi ki cümle âleme: “Susmak huyların efendisidir…”
Sonracığıma bir DİSONANS şiir girerdi Toprak’tan bu sayfaların tam da şeytan aralığına –fütursuzca hem de-ve sükût niyetine:
“Ben suskunum ağzım dilim kupkuru
Ağzımda, anadilim unutuldu
Ağzımdan dilim dilim aç kurdun ayeti kudurdu.
Tanrıdan vahiy, süzülerek us’umdan
Süzülerek dudağımdan bu katran, kırıldı…
Kırıldı bir şeytan aralığında zaman.
Ben susuzum
Elim, tenim, bedenim hep kuru.”