B.F. Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Ben Meryem Su Kaya. 16 yaşındayım, Çanakkale’de yaşıyorum. “7 Dakika 13 Saniye – Güzeşte” isimli basılı bir adet romanım var. Sanata birkaç köşesinden dahil olmaya çalışıyorum. Bu yüzden birkaç enstrüman da çalıyorum.
B.F. Yazmaya nasıl başladığınızdan ve ne kadar zamandır yazdığınızdan bahseder misiniz biraz?
Günümüzde hala çok popüler olan bir internet sitesi üzerinden yazmaya başladım. Okunmalar iyi gittikçe yazmaya devam ettim, moral motivasyon oldu bana. Bir roman yazmaya ilk başladığımda 11 yaşımdaydım.
B.F. Yayınladığınız kitap sayısı ve konuları nelerdir?
Bastırdığım henüz sadece 1 kitap var. Online platformlarda yayımladığım kitap sayısı ise saymadığım kadar çok. Her yazar gibi sildiklerim yazdıklarım kadar fazla.
7 Dakika 13 Saniye – Güzeşte iki kitaplık bir seri olacak. İkinci kitabını şu an yazmaktayım. Birinci kitabın konusunu kısaca özetlemek gerekirse… Birbirinden bağımsız günlük hayatlarını yaşayan 5 karakter bulunuyor. Telefonlarında bir anda 07.13 geri sayımı başlıyor. Bu geri sayımla birlikte zaman ve mekân değiştirerek başka bir çağa gidiyorlar. Orada hem birbirleriyle tanışıp hem de kendi geçmişleriyle yüzleşmek zorunda kalıyorlar. Güzeşte de geçmişle günümüz arasında kalan demek.
B.F. Yazarken karşılaştığınız zorluklar oldu mu? Yazmak ve yayınlamak; sizin için hangisi daha zordu?
Henüz öğrenci olduğum için yazmaktan çok yazmaya zaman bulmak beni en çok yoran kısımlardan. Bu sebeple kendi isteğimle uykusuz kaldığım zamanlar çok fazla oluyor. İlham beklemek gibi bir lüksüm olmuyor, vakit bulduğum her an saat ve yer fark etmeksizin yazıyorum. Eskiden pirinç ışıklarımı yakayım, bir mum alıp geleyim, kahvesiz yazamam gibi isteklerim bulunuyordu. Şu an biraz da 11.sınıf olmamın getirdiği zaman yetersizliğiyle beraber ellerim ve aklım hala bendeyse hiçbir şey aramadan yazıyorum.
Ama bunlara rağmen beni en çok yoran kesinlikle yayımlamak. Çünkü sektörde çok fazla fırsatçı ve sözünün üzerinde durmayan insan var. Ne kadar açık gözlü biri olursanız olun kandırılmanız çok yüksek bir ihtimal… Yazmak bir yerde sessiz sakin ve yalnız yapılan bir eylemken yayın işleri için hiç tahmin edemeyeceğiniz kadar çok insanla konuşmanız gerekiyor. Başına buyruk biri olarak beni bu kısım çok zorladı. Şunu da asla unutmamamız gerekiyor, yayın işlerinde doğru diye bir şey yok. Sizin tercih ettiğiniz diye bir şey var. Bu yüzden dışarıdan insanlara kendinizi ve tercihlerinizi anlatmak asla akıl kârı değil.
B.F. Yazılarınızda sizi besleyen kaynaklar nelerdir, ilham kaynağınız nelerdir; biraz bahseder misiniz?
Acılar ve ateş. Dünya’da yazılmayı bekleyen çok fazla acı var. Gördüğüm her acı beni tetikliyor, yazmaya mecbur kalıyorum bir nevi. Çakmak, mum gibi şeyler ise yakıp saatlerce bakabileceğim türden şeyler. Somutlukla soyutluk arasında kalması beni her zaman etkilemiştir. Ama herhangi bir şeyden ilham alıp yazmaya başlamıyorum, yani böyle bir kaynağım yok. Olmasını da istemezdim sanırım, bence çok riskli. Kitap okur gibi yazıyorum ben, yani başladığımda geliyor devamı.
B.F. Kitap okur musunuz? Bulunduğumuz dönemde yayınlanan kitaplarla ilgili düşünceleriniz nelerdir?
Tabi, yazmak için okumak şart. Her türden ve her yazardan…
Biz de bulunduğumuz dönemin kitaplarının yazarlarından biriyiz. Fakat günümüzde her şey hiçbir kontrolden geçmeden yayımlanıyor. Bunun yanı sıra çok çok iyi yazarlar arka planda kalıyor. Sadece yayında da değil aslında, sanata dair bir keşif merakı yok insanlarda. Hak eden kitaplar değerlenmiyor, hak etmeyen birtakım kitaplar ise bir şekilde herkesin dilinde. Yanlış anlaşılmasın, ben günümüz kitaplarını da okuyorum. Sadece yazarlarını iyi seçmek gerekiyor.
B.F. Yazmanın sizin için ne ifade ettiğini öğrenebilir miyiz?
İçimi boşaltma biçimi diyebiliriz. Kusmak gibi biraz. Her ne kadar kulağa tuhaf gelse de yazmadan rahatlanmadığını benim gibi bunu okuyan birkaç kişi çok iyi anlar. Kafamı dağıtıyorum, kurgulara içimdekini döküyorum. Ancak rahatlayabiliyorum.
B.F. İyi yazmak için bir formül var mıdır size göre?
Yetenek elbette çok önemlidir. Fakat bence en önemlisi devamlılık. Çünkü yazmaya ilk başladığım kitabımın cümlelerini okuduğumda onları benim yazdığıma inanamıyorum. Kurguda hatalar var, cümleler çok kısa. Yani beni bugünlere getiren en önemli şey devamlılık olmuş. Birçok yazarın kitaplarını okumakta kalemi olgunlaştırıyor.
B.F. Yazmak isteyenlere önerileriniz nelerdir?
Her tür yazıp en sevdiğiniz türü bulun. Her gün az da olsa yazmaya çalışın. Eğer benim gibi ortası olmayan biriyseniz ve bu kurala uyamayacaksanız bir gün 5 saat yazıp diğer gün 10 dakika da yazabilirsiniz.
Kimseyi dinlemeyin, size karışanların yaptığınız işte ne kadar iyi olduklarına bakın ve yorumlarını ona göre dikkate alın.
Yazarlık para getirmez diyecekler, getirdiğinde tekrar konuşalım deyin.
Daha küçüksün zamanın boşa gidiyor diyecekler, küçüklükten başladığım için ileride vereceğim röportajlarda senden de bahsedeceğim deyin.
Sevinin çünkü sizin bir hayaliniz ve çabanız var. Şu an olmasa bile bir gün yaptıklarınız değerlenecek. Hayat öyle bir işleyişe sahip ki, eğer bir yerde iyi bir şeyler yapıyorsan o illa büyüyor.
B.F. Buradan okurlarımıza mesajınız nedir, ne söylemek istersiniz?
Öncelikle, okuduğunuz için teşekkür ederim. Kendimi bildim bileli -sayıları önemsiz-
okurlarım var. İnsanın kendisini anlayan insanlara sahip olması o kadar eşsiz bir duygu ki!
Biz hep yazıyor olacağız, umarım siz de hep okuyor olursunuz. Çünkü bu çağda okur-yazar insanlar olarak minicik bir topluluğuz…
Ödüllü Yazar ve Şair Betül FIRAT
@paradoks.okur.yazar
@yazarvesair.betulfirat
@e.san.mel