Gece indirirken siyah peçesini,
Aminlerime umutlar ekleyip düşler gördüm hadsizce,
Hayret,
Gözü kapalı buluyor yıldızlar ahengini.
Ne elzem bir his,
Göğün rahmine düşmeden bir esinti,
Üryan kalmışlığımla recm etmek düşlerin kıyılarına vuran mazimi.
Ve ne hislidir ki gecenin melali,
Pırpırlanırken yürek,
Islak kirpiklerden süzülenler öperken elmacık kemiklerimi,
Bir bukle kokunun müebbetindeyim.
Kafam bozuk,
Saatim de bozuk,
Dişleyip durduğum pilin suçu ne?
Zaman takvimden,
Ömür bedenden,
Ve geçerken sen yüreğimden,
Vurulmuş içimin kuşları tek tek,
Tek tek
Kanadı kırık düştü sevdam masum yüreğimden,
Canhıraş çırpınarak tutmaya çalıştığım yerde,
Dururken geceye el pençe,
Özenip Hacer’e kuytu köşelerde,
Suya hasret gibi beklerken gelişini,
Görülmüyor, bilinmiyordu adımlarım,
Adımları çoğaltıp koşmalarım.
Ve ben çoğalıp çoğalıp defa kez eyvallah çekerek, Vefa durağına sığınıp kaldım.
Boyumu aşan aşkımın keşkeler derinliklerinde yüzerken
Ahlar vahlar deryasında boğulduğum,
Parlak siyah gecelerin, efendisiyim.
Harı kül edip yüreğimde,
Harmanıyla savrulurken
Zebun düşmüş felahın fillahı,
Nuh Tufanı’mdan geri kalanım ile.
Demir attığım sessizliğimin yalnızlık deminde,
Kibirler dağıtırken sen,
Senin bilmediğin bir adreste,
Esamenin bile okunmadığı yerde,
Saklarken seni içimin en kuytusuna,
Sığınıp kaldım vefa durağına.
İçimin kuytusunda ki mazi kurtuluştur bana!
Vebaldir unutmak lügatımda
Bana sığındığım vefa durağı, yangınlar arasında,
Sana da kazanma bedbahtlığının vebali boynuna,
İlan ederken parlak siyah bir geceye efendiliğimi,
İçimin kuytusundaki mazi kurtuluştur bana!
Bahar Önen BÜKE