Kurnazca bir dengesi var yazgının.
Kavuşmaların özünde sürüncemeler,
Maçoluksa ayrılığın.
***
Kaptan Nemo’nun güve yemiş üniforması
Dipteyim milyar çarpı yirmi bin fersah.
Ermiş derviş külahı sedirde;
Hissedar olmak için muhteşem yüreğine,
Müddetsiz sancı dağıtmakta Kadı Agâh.
***
Üç büklüm olmuş söz
Kıran giresi hüsran..
Beşik verandada rüzgar beklemekte.
Gece yine mi yine hülleci; ay az.
Üç kez boş ol hicran!
İki santim daha dondurunca ayaz,
Mucizevi,
Bitecek bu naz.
***
Kazara zıplıyor kurbağalar
Ben kazara yanmadım üstelik,
Bilaistisna bu sevda.
Krizantem demeti
Cehennemin dibinde keşmekeşlik,
Gamzelerin lazım bana.
***
Daüssılamsın;
Bilekte, neşter künye ışıltısı.
Sıtmaya uğrak yapraklar serip tahta döşemeye
Vuslat çizmekte ,
Pencereden uçup gitmiş hayaller;
Babacan kozalarla…
Ötede çergi ve çengi..
Harmoni akıtan yalak…
Çapaçul çerçi…
Matruş yüzüm..
Bu yüzden bıçak açmaz ağzı.
Kadran boş:
Beklenti; gülüşünle dolmak.
İşini bilse yüreğin
Ayniyet üzre,
Dikeni görmez gözlerin.
Kasketimi indiriyorum yürürken
Böylece siyahım, apak.
Dürülmüş okyanuslar önümde
Deri çizmeler; topuğu kırık…
Çaresiz yerinde saymakta ayak..
Bana sis kafilesi,
Pas rengi evhamlar değil;
Biraz ecinni,
Münbit bir umut bırak!
YUSUF GÖKBAKAN