Çekil önümden Durma yolumda Terk edip gittin Madem çıkma Tekrar yoluma Seninle kalmadı Yürüyecek yolum Yalvardım o kadar Gitme ne olur Dinlemedin beni Varlığın ısdırap Tarifsiz acı veriyor Sana sözüm yok Ciğerlerime kan oturdu Git başımdan git Kime istersen git Benden uzak Allah’a yakın ol Yeter ki adımı anma Sadece...
Bakındığın her bir şeydeGözlerimin hakkı vardır,Alıp verdiğin nefesteYüreğimin hakkı vardır. Tatlı tatlı dillerindeBahçendeki günlerinde,Durulmayan göllerindeYunus gibi hakkım vardır Tutunduğun her bir şeydeTırnağımın hakkı vardır,Bal yaptığın peteğinde Damağımın hakkı vardır. Yürüdüğün yolların daTutunduğun dalların da,Sarıldığın kollarındaHasretimin hakkı vardır. Belik belik saçlarındaÖrgü örgü izim vardır,Yürek yakan ateşindeHiç sönmeyen közüm vardır. Abidin’im neylesin...
Dolunayda dans ederek yükselip, kadim sırrın sihriyle sarhoş olan ruhlar… Ayın ışıkları aşıkların üzerine gümüşi damlalarla yağarken, bir büyü uyanır ruhlarda; sessizce yükselirken geceye doğru, efsunlu fısıltılarla… Bir dolunay akşamı sessiz bir sahil kenarında yalnız başıma yürürken denizin üzerinde oynaşan yakamozları gördüğümde, kelimelere böyle dökülmüştü içimdekiler. Bir anda duygusallaşmıştım. Konu...
Bir kralın on vahşi köpeği vardı. Hata yapan hizmetçilerini veya muhaliflerini bunların önüne yem olarak atardı. Kral bir gün hizmetçilerden birinin hatasına rast geldi ve bundan hiç hoşlanmadı. Bu yüzden hizmetçinin köpeklere atılmasını emretti. Hizmetçi, “Sana on yıl hizmet ettim ve sen bana bunu mu yapıyorsun? Lütfen beni o köpeklere...