Tavla oynamayı çok severim. Ancak her konuda olduğu gibi tavlada da yenilgiye tahammülüm yok; öfkelenirim, çirkefleşirim. Yenilgiyi hazmedemem bir türlü. Bu konuda tam bir ergen sayılırım. Yine de vazgeçemem şu illeti oynamaktan.
Penc-ü se, severler güzeli genç ise. Sen de pek genç sayılmazsın yani. Özdemir Asaf geldi aklıma,’ Ben kattım sana biraz, öyle sevdim seni; çünkü sen de bensiz o kadar güzel değilsin hani.’. Sırıtma pis pis, at hadi, vay, dü-şeş .Öyle mi oynanır o acemi. Bu kafayla seni Amerikan dü şeşi bile kurtaramaz.
Hep yek, hep tek. Seviyorum bu tekilliği. Üstelik hem kırar hem üstüne kapı alırım. Bir kapım daha olur şu dar-ı dünyada. Her kapıda biraz dinlenir göğe bakarız belki Turgut Uyar eşliğinde, kim bilir, belki sevinebiliriz de ikimiz birden. Ama ne mümkün, bu iki kırıkla git az ötede kumda oyna sen, bırak bu işleri, bilek kadar yürek de lazım aşka. At bakalım, ha ha, gele. Gelmez canım ,gelmez gülüm, gelmez yarin, ah gelmez.
Ne ara kapattın bütün kapıları ya, fark etmedim bile. Cemal Süreya ile sohbetteydik. Hem biliyorum ben de tıpkı onun gibi,
‘Biliyorum sana giden yollar kapalı, üstelik sen de hiçbir zaman sevmedin beni
Ne kadar yakınken ve aramızdaki uçurum; insanlar, evler, aramızda duvarlar gibi.’
Neyse ki Turgut yetişti imdadıma, yoksa bu dünyada en iyi ben yenilirim; dosta, düşmana aşka..
MELTEM ÖZ
21.03.2021