SAYFA SAYISI: 160
Yazar, yokluk içinde büyümüş olup, İstanbul’dan, Mısır, Lübnan ve Suriye’ye kadar birçok ülkede yaşamıştır. Bütün eserlerini ana dili olan Rumence olarak değil de, Fransızca olarak yazmayı tercih etmiştir. Yazar, fırıncı çırağı olarak çalışırken, bulduğu bir sözlükten kendi çabalarıyla Fransızca öğrenmiştir. Yaşamının kendini aşırı yalnız hissettiği bir döneminde intihar teşebbüsünde bulunmuş, fakat başarılı olamamıştır. Kitaplarında arkadaşlık unsuruna çok fazla yer vermektedir.
Balkanların Maksim Gorki’si olarak anılan Rumen yazarın, yedi öyküden oluşan bu eserinde, hemen her kitabında olduğu gibi dostluğa, düzen bozukluklarına, insan sevgisine değinilmiştir. Kitaptaki hikayeler göz önüne alınacak olursa konular, son derece akıcı olup okurken sizi sıkmayan bir dile sahip olduğuna tanık oluyorsunuz. Fakat bir kitap konusu itibariyle ne kadar güzel yazılmış olursa olsun, kötü bir çeviri ile kabusa dönebiliyor. Yazara çok fazla haksızlık etmemek için kitap üzerine bir şey söylemek istemem ama çeviri gerçekten kitabı bir ızdıraba dönüştürebiliyor. Örneği de bu kitapta görüyorsunuz. Okurken bu kadar yorucu olabileceğini tahmin etmemişsinizdir. Yalnız belirtmeden geçemeyeceğim bir husus da şudur ki: Okuduğum hemen her Panait Istrati kitaplarında, Türkiye’den ve özellikle Türk kahvesinden söz edilmesi de dikkat çeken bir unsur. Daha düzgün bir çeviri ile mutlaka okunması gereken bir eser.
Ebru IŞIK