her köşesinde senin izlerin varmış
her dalı senin hayalinle büyümüş
ve her çiçek senin ışığınla açmış
Seninmiş o bahçe
ben yalnızca bir misafirmişim
Misafirliğini bilmeyen
kokularına sığınan
renklerinde kendini kaybeden
ama ait olmayan bir yolcuydum
Mor salkımlar senin gülüşünle konuşuyormuş
benim fısıltılarımı duymuyormuş meğer
gidişinle kuruyan bahçe
şimdi yalnızca benim omuzlarımda bir yük
ama o bahçe
her zaman seninmiş
Gidişinle anladım
Ben sanmıştım ki
yüreğimle dokuduğum bir cennetti o
oysa senin sevginin gölgesinde büyüyen
ama yokluğunla solan bir rüya olmuş
Seninmiş o bahçe
yüreğime yanlış yerleşmiş bir düşmüşüm meğer
mor salkımlar senin sevginle büyürmüş
ve yokluğunla solarmış
benim sandığım güzelliklerin
her yaprağına sen dokunmuş
her dalına sen hayat gülüşün varmış
Sen gittikten sonra
toprağın rengi değişti
çiçeklerin kokusu sustu
ve renkler birer birer soldu
bahçenin güneşi çekildi
ve gölgeler çaresizliğimi anlattı
Aşkın izleri
her adımda gözlerime görünür oldu
bir dal kırıldığında
yüreğimde bir sancı hissediyorum
ve her yaprağın düşüşü
sanki kalbimde bir parçayı koparıyor gibi
Bahçenin bir zamanlar taşıdığı sevinç
şimdi yalnızca hüzne dönüşmüş durumda
her çiçeğin suskunluğu
senin yokluğunun ağırlığını taşıyor
ben ise yalnızca izleri seyrediyorum
yüreğimdeki bahar da seninle birlikte gitmiş
aşkta bahçeler hep sessizdir
ama onların sessizliği
yüreği daha derinden sarar
bu bahçenin izleri
aşkın en keskin yankısı/acısı oldu benim için
Mehmet Aluç