Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
21°C
İstanbul
21°C
Parçalı Bulutlu
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
21°C
Salı Yağmurlu
20°C
Çarşamba Hafif Yağmurlu
16°C

SAKİN BİR NEFES GİBİ

SAKİN BİR NEFES GİBİ
8 Kasım 2025 13:32
13
A+
A-

​Günün telaşı, o hızlı atlar,

koşturup duran gölgeler çekilirken bir bir,

şimdi usulca iniyor akşamın sessizliği.

Sana bir köşe ayırıyorum zihnimde,

kimsenin uğramadığı, toz tutmamış bir raf.

​Orada, deniz kenarındaki o taş evin

açık kalan penceresinden sızan

ılık, tuzlu rüzgar var.

Masanın üstünde yarım kalmış bir bardak çay,

ve yanık kokusu ince bir hasretin.

Gözlerini kapat. Duy o sesi:

dalgaların kıyıya sabırla çarpışını.

Ne aceleleri var, ne pişmanlıkları.

​Sen de bırak omuzlarındaki ağırlığı,

geçmişin çuvallarını, geleceğin endişesini.

Onlar seni burada tutmuyor, biliyorsun.

Şimdi, şu an, sadece nefesin var.

İçeri giren o serin hava,

göğsünü doldurup geri çıkan o minnettar teslimiyet.

Bir nehrin akışına izin vermek gibi.

​Hatırla, o eski güneşli öğleden sonrasını,

bir ağacın altında, gökyüzünün sonsuzluğunu seyrederken.

Ne kadar basitti her şey.

Yerdeki karıncalar bile kendi dünyalarında

ciddi bir işin peşindeydi,

ama sen oradaydın, yalnızca bir seyirci,

evrenin devasa bir nefes alıp verişini izleyen.

​Hayat dediğin, işte o anların toplamıdır,

koştuğun yollar değil,

durup baktığın pencerelerdir.

Kendi içindeki o ormanı görmelisin,

sessiz, derin, kökleri binlerce yıla uzanan.

O ormanda korku diye bir yırtıcı yok.

Sadece yaprakların fısıltısı,

ve bilgelik dolu eski toprağın kokusu var.

​Huzur, aranıp bulunacak bir yer değil,

vazgeçtiklerinle örülen bir duvarın arkasında da değil.

O, içeride, hep oradaydı.

Sadece gürültüden onu duyamıyordun.

Şimdi sesler kısıldı, perdeler indi.

Dinle. O küçük, sabit ışığı fark et.

Kendi kalbinin ritmini.

​Bırak zihnindeki o bitmek bilmeyen konuşmayı,

susmasını bekleme, sadece uzaklaş ondan.

Bir misafir gibi geldi, izin ver gitsin.

Sen, o konuşan ses değilsin.

Sen, o sesi duyan sessiz farkındalıksın.

Uçsuz bucaksız, sakin ve ebedi.

​Ve şunu bil:

Her şey yerli yerinde.

Her şey, olması gerektiği gibi oluyor,

Senin anlamlandırma çaban olmasa da.

Teslimiyet, en büyük güçtür.

Omuzlarını düşür. Başını hafifçe eğ.

Hayatın nazikçe seni taşımasına izin ver.

​Şimdi bir gülümseme yerleşsin yüzüne,

içinden gelen, yorgunluğu silen bir tebessüm.

Hoş geldin, kendine.

Ali ERDİN

ETİKETLER: , , , ,
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.