Bir kitap düşünün. İnce kapağının ardında bambaşka dünyalar saklı. Korsanlar, prensesler, uzaya yolculuklar, maceralar, kahkahalar… Bir kitap, bir çocuğun hayal gücünü alıp bambaşka diyarlara götüren sihirli bir anahtardır. Ama ne yazık ki, biz bu anahtarı çocuklarımıza çoğu zaman uzatmayı unutuyoruz.
“Kitap oku!” diyoruz. Ama elimizde telefon var. “Kitap çok önemli!” diyoruz, ama televizyon karşısında saatlerce zaman geçiriyoruz. Çocuklar, bizim söylediklerimizden çok yaptıklarımıza bakar. Kitap okuma alışkanlığı da böyle bir şey. Önce biz okumalıyız ki onlar da merak etsin.
Bir çocuğa kitap sevgisini aşılamak, ona verebileceğiniz en güzel hediyelerden biridir. Kitap okuyan çocuk, sadece kelimeleri değil, hayatı da okur. Farklı bakış açıları geliştirir, empati kurar, hayal dünyası büyür. Ama biz bu hediyeyi vermezsek, büyüdüğünde eksik kalır.
Sokakta yürürken elinde kitapla dolaşan bir çocuk görmek, kalbimi mutlulukla dolduruyor. Ama bu görüntü artık nadir bulunur hale geldi. Elinde tablet olan çocuklar çoğaldı. Oyunlar, videolar, sosyal medya… Evet, teknoloji harika bir şey ama kitap gibi bir dostun yerini tutabilir mi?
Bir kitap, sabır ister. Bir hikâyenin içine dalmak, karakterleri tanımak, olayların akışını takip etmek… Bunlar zaman ve emek gerektirir. Ama işte tam da bu yüzden değerlidir. Sabır, odaklanma, derin düşünme… Bunların hepsi kitaplarla gelişir.
Peki, biz ne yapıyoruz? Çocuklarımızın eline rengârenk kitaplar vermek yerine, “Şu videoyu izle, bu oyunu oyna” diyoruz. Sonra da “Bizim çocuk kitap sevmiyor” diye yakınıyoruz. Kitap okumayan bir evde büyüyen çocuğun kitap sevgisi geliştirmesini beklemek, çölün ortasında çiçek açmasını beklemek gibi.
Çocuklara kitapları sevdirmek için önce kitaplarla dost olmalarını sağlamak gerekiyor. Birlikte kitapçıya gitmek, sayfaların kokusunu içine çekmek, rengârenk kapaklar arasında kaybolmak… Sonra da eve dönüp birlikte bir hikâye keşfetmek. Bu bir ritüel olmalı.
Ayrıca, kitapları bir görev gibi sunmak da yanlış. “Kitabını okudun mu?” yerine “Bugün kitabında ne oldu, anlat bakalım” demek çok daha etkili. Çocuk, kitap okumanın bir zorunluluk değil, bir macera olduğunu hissetmeli.
Kitaplar, çocukların hayal dünyasını büyüten sihirli pencerelerdir. O pencereden baktıklarında farklı dünyalar görür, farklı hayatlar tanır, farklı duygular hissederler. Ama biz o pencereyi açmazsak, onların dünyası hep aynı kalır.
Bir çocuk, kitaplarla büyürse, büyüdüğünde düşünen, sorgulayan, anlayan bir birey olur. Okumayan bir çocuk ise sadece gördüğünü bilir, duyduğuna inanır. Kitap, hayata bakış açısını zenginleştirir. Biz kitapları ihmal edersek, geleceğimizi ihmal ederiz.
Bu yüzden, çocuklarımızın eline kitap verelim. Onlara hikâyeler anlatalım, birlikte kitap okuyalım, kitapların büyüsüne kapılmalarını sağlayalım. Çünkü kitap sevgisi, bir çocuğun alabileceği en değerli mirastır.
Eğer çocuğunuzun kitaplarla dolu, renkli bir dünyanın kapısını aralamasını istiyorsanız, tam da bu noktada kendi kitabım olan “Ebru’nun Renkli Dünyası” harika bir başlangıç olabilir. Ebru’nun görme engelli arkadaşı Zeynep ile olan sıcacık dostluğu, okul arkadaşı Ali’nin farklı ama bir o kadar özel dünyası ve birbirinden güzel maceraları bu kitapta bulabilirsiniz. Hem eğlenceli hem öğretici olan bu hikâyeler, çocuklarınıza farkındalık ve empati kazandırırken hayal dünyalarını da zenginleştirecek.
Bu kitabı, kitap okumaya yeni başlayacak çocuklara da, çok okuyan kitap kurtlarına da gönül rahatlığıyla tavsiye ederim. Çünkü her çocuğun, kitapların büyülü dünyasında kendine bir yer bulmaya ihtiyacı var. Unutmayın, bir kitap bir çocuğun hayatını değiştirebilir. Belki de o kitap, “Ebru’nun Renkli Dünyası” olur!
“Çocuklarına kitap sevgisi aşılamayan toplumlar, gelecekte okuyan ve düşünen yetişkinler yetiştiremez.”
Yusuf TOKMUÇ