Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
9°C
İstanbul
9°C
Parçalı Bulutlu
Pazar Az Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C
Salı Çok Bulutlu
11°C
Çarşamba Az Bulutlu
13°C

KOCA DEĞİRMEN – 3

KOCA DEĞİRMEN – 3
25 Temmuz 2023 22:33
338
A+
A-

(TAŞ DİŞLEME GÜNÜ)

Değirmenci Süleyman Dayı uyanmış, elindeki maşa ile ocağın arkasındaki yarısı yanmış kütüğü dürtüp ocağı tekrar alevlendirmeye çalışıyordu. Saçları ve sakalları yaşlılıktan, elbiseleri ise un tozlarından beyazlamış uzun boylu yaşlı bir adamdı. Yüzündeki derin çizgiler, kendisini sürekli uykusuz ve yorgun gösteren düşük göz kapakları ve seyrelmiş ön dişleriyle pek fazla gülümsemezdi. Selam verip yanına oturdum.

— Süleyman Dayı, beni annem gönderdi. Ekmek yapacakmış ama evde un kalmamış.

— Bugün günlerden ne?

— Bilmem! Cuma herhalde.

— Cuma gün değirmene gelinir mi?

— Gelinmez mi?

— Gelinmez. Cuma günü değirmencinin taş dişleme günüdür.

— Tevekkeli değil, etrafta kimsecikler yok. “Taş Dişleme Günü” de ne demek?

— O’ ho! Sene olmuş bin dokuz yüz yetmiş beş, sen daha taş dişleme gününü bilmiyorsun bizim oğlan. Sen Eyüp Nuri’nin hangi oğlusun?

— Ortanca.

— Ha! Hani şu yatılı okulda okuyan?

— Evet.

— Okuyunca ne olacaksın bakalım sen gayri?

— Öğretmen.

— Öğretmen olduğun zaman sınıfta öğrencilerinden biri “Öğretmenim, Taş Dişleme Günü ne demektir?” diye sorsa ne diyeceksin?

— (…)

— Öğretmen her şeyi bilmeli. Bilmeli ki çocuklara öğretsin. Ben şimdi birazdan köye Cuma namazına gideceğim. Namazdan sonra gelip bir manivela yardımıyla üstteki değirmen taşını kaldırıp ters çevireceğim. Sivri uçlu çekicimle önce alttaki değirmen taşının üstünü, sonra da üst değirmen taşının altını dişleyeceğim. Yani birbirlerine sürtünerek aşınan, pürüzsüz ve düz bir şekil alan değirmen taşlarının yüzeylerinde yeni dişler oluşturacağım.

— Pürüzsüz daha iyi değil mi?

— Değil. Pürüzsüz yüzeyler birbirine sürtününce ısınır. Gereğinden fazla ısınan taşların arasında öğütülen un da yanık kokar.

Muhabbet güzeldi. Pek çok şey öğreniyordum. Ama “Değirmenci değirmende susuz kalırmış” misali, biz de değirmenin yanı başındaki evimizde unsuz kalmıştık. Hayatımın bu ilk değirmen macerasından eli boş dönmek istemiyordum. Şansımı son bir kez daha denemek için yalvaran bir ses tonuyla sordum.

— Taşları yerinden kaldırmadan benim buğdayları da öğütüversen olmaz mı Süleyman Dayı?

— Olmaz.

— Neden?

— Çünkü taş dönmez de ondan.

— O ne demek?

— Bak şimdi. Bizim değirmenimize su taşıyan ark yaklaşık bir kilometre uzunluğundadır. Bu arkın altında ve üstünde bahçe yapan, fasulye eken köylülerimiz vardır. Ark altı bahçeler hem çok güzel hem de çok değerlidir. Bu bahçeler değirmen arkından salma su ile sulanır. Ark üstündeki bahçeler de tulumba ile arktan su çekilerek sulanır. Başka memleketlerde arkın üzerine kurulan, suyun itme gücüyle dönerken birkaç metre yukarıya su taşıyan çarklar da varmış. Ama bizim buralarda onu bilen yok. Değirmencinin taş dişleme günü olan cuma günleri, aynı zamanda ark altında veya üstünde bahçesi olan köylülerin de bahçe sulama günüdür. Herkes bunu önceden bilir. Annenin aklına gelmemiş demek ki. Şimdi arktan gelen su değirmen taşını döndüremeyecek kadar azalmıştır.

— Ama annem ekmek yapacaktı. Ailecek aç mı kaldık yani?

— Her derdin bir çaresi vardır evlat. Yeter ki biz çare bulmak için çalışalım.

— El değirmeninde mi öğüteceğiz?

Süleyman Dayı ilk kez gülümsedi.

— Hayır. Sen şimdi şuradan yürü. Un teknesinin önünden geç. Sağa dön. İlerde solda bir kapı var, gördün mü? Oraya “Odalık” denir. Aç o kapıyı. Bak, ilerde duvarın önünde yarım bir çuval var. Onu al gel.

— Bu nedir?

— İçinde un var. Onu annene götür. Size ekmek yapsın. Yarın senin buğdayı öğüttüğümüzde bu miktardaki unu burada bırakırsın, ödeşiriz.

— İyi de bu yarım çuval unu eşeğe nasıl yükleyeceğiz?

— Her işin bir kolayı vardır dedik ya evlat. Bak şu ilerde bir kütük var. Onu kucaklayıp gel bakalım.

Eşeğin bir tarafına yarım un çuvalını öbür tarafına da kütüğü sardık. Kütük hafif gelince ipini gevşetip biraz aşağıya saldık. Yük dengelenmişti. Hayrettin’in yükü azaldığına göre, ben de iki semer ağacının ortasındaki deri koltuğa kurulup, birinci mevkide eve dönebilirdim. Süleyman Dayı’ya teşekkür edip, Hayrettin’i binek taşına çektim.

Eskiler “Uçar kuşun mu var, döner taşın mı var?” derlerdi. Kuşları bilmem ama bir döner taşa, yani değirmene sahip olmak zenginlik sayılırdı. Su değirmenleri sadece tahıl öğütmez, çevresinde oluşturduğu mikro eko sistemlerle dünyamızı güzelleştirirken, etrafındaki bağ ve bahçelerle de hayatımıza bolluk ve bereket katarlardı. Bir su değirmeninin poyrasından çıkıp değirmen çarkını döndürdükten sonra akarsu yatağına geri dönen su, daha aşağılardaki başka bir değirmenin çarkını döndürmek ve arkın etrafındaki bağ ve bahçelere bolluk ve bereket götürmek için yeni bir arka doğru tekrar yola çıkardı. Yani bir su değirmeninin bittiği yerde başka bir su değirmeni başlardı.

Doksanların başında köyümüzde elektrikle çalışan bir un değirmeni açılınca Koca Değirmen kaderine terk edildi. Annem haklı çıkmıştı. İnsanoğlu, belki de doğası gereği her zaman işin kolayına ve ucuzuna kaçıyordu. Bu kaçış ise onu gittikçe yozlaştırıyordu. Tıpkı kasabanın yaşlı terzisi gibi değirmenci dayılar da zamanla işlerini kaybedip bu dünyadan göçüp gittiler. Terk edilen değirmenlerle birlikte verimli ark altı bahçelerde kuruyup çölleşti. Tıpkı giderek çölleşen ruhlarımız gibi. (Son)

Değerli okurlarım. Koca Değirmen adlı bu öykü üç bölümden oluşmaktadır. Öykünün önceki bölümlerini #Kocadegirmen ‘i tıklayarak okuyabilirsiniz.

Sevgilerimle…

Necati KüçüK

( Az Efe )

ETİKETLER: , , , ,
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.