Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

KEŞKE GELSEYDİ

KEŞKE GELSEYDİ
25 Şubat 2024 14:52
268
A+
A-

KEŞKE GELSEYDİ

Serdar EPÖZDEMİR

Telaşlı bir kalabalık vardı Ankara tren garında. Koşuşturanlar, hamal arayanlar, çocuğunun elini tutmaya aynı anda da trene yetişmeye çalışanlar bir de büfeden sigara almak için çabalayan yolcular. Bu hengâme içinde amaçsız biçimde oradan oraya koşturan biri daha vardı. Üstü başı dağınık, kirli, ayaklarına bezden bir sargı sarmış, gözlerinin ışıltısını kaybetmiş, hayatın çökerttiği her halinden belli altmış yaşlarında bir kadın. Mütemadiyen aynı cümleyi bağırarak tekrarlıyordu:

“Bekleme gelmeyecek!”

Sefer görev emri geldiği için askere alınan delikanlıların arasında daha bir telaşla koşturuyor, daha yüksek sesle bağırıyordu. Bu kadın Handan’ın dikkatini çekti. Birden garsona dönerek:

“Bu kadının öyküsü nedir?” diye sordu.

Garson önce şaşırdı, ne diyeceğini bilemedi! Yıllardır burada çalışıyorum, hiç merak etmedim bu kadının öyküsünü. Biraz da sıkılarak:

“Hanımefendi tam olarak bilmiyorum! Yakınını kaybettikten sonra kafayı yemiş diyorlar.”

Sonra toparladı kendini:

“Bilse bilse bizim emanetçi bilir bu kadını ona sorun.”

Handan merakını gidermek istiyordu. Hep böyle yaşamıştı. Mutlaka sorgulayacak ve olabildiğine bilgilenip rahatlayacaktı. Onun da davranış biçimi buydu. Çay parasını ödeyip emanetçi yazan büroya doğru yürüdü. Çevresindekilerin anlık temas ile geçip gittikleri meczup kadını o araştıracaktı. Emanetçi garipsedi Handan’ı.

“Neden merak ediyorsunuz? Akrabası mısınız?”

Şüpheli gözlerle bir yandan da vücudunu süzerek konuşuyordu. Emanetçinin bakışlarından rahatsız oldu Handan. Kestirip attı:

“Gazeteciyim!”

Adam bir toparlandı, daha dikkatli konuşmaya başladı. Hemen jargonu değişti:

“Gazeteci kardeşim kadının bu hale gelmesinin nedeni biricik oğludur! Tezkeresine 15 gün kala cephanelikteki patlama sonucu yanarak şehit olan, kemiklerinin bir kısmı kalıp tanınmaz haldeki naaş kendisine gösterilmeyen sekiz yıldır beklediği oğlu Yılmaz’ı!”

Handan sarsıldı bir anda insanların boşuna ruh sağlığını kaybetmediğini, hepsinin arkasında nice acılar ve kederlerin yattığını düşündü. Arkadaşlarından birinin geçenlerde söylediği şey aklına geldi:

“Biz o kadar çok insanın sorumluluğunu yüklenmişiz ki asla depresyona girme lüksümüz yok. Oysa insan hayatının değişikliği bir incinmeye bakar!”

O zaman çok anlamlı bulmamıştı arkadaşının söylediğini. Oysa şimdi o kadar iyi anlıyordu ki. Bir travmaya bakan ruh sağlığının yolculuğunu. Teşekkür ederek ayrıldı emanetçiden. Midesinin üzerinde garip bir rahatsızlık hissediyordu. Bulantısı da vardı. Su ve midesini rahatlatacak tuzlu kraker aldı büfeden. Trenin kalkmasına az bir zaman kalmıştı. Kadının sesini duyuyor fakat artık bakmaya dayanamıyordu. İşte hayatın trajedilerinden biri daha bu garda yaşanıyordu.

“Bekleme Gelmeyecek!”

İçindeki koskocaman ses bas bas bağırıyordu:

“Keşke Gelseydi…”

     

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.