Bir kere okuyup bilince kazıyayım Kuma yaz, buza yaz, suya yaz Kimse görmesin benden sonra Benle gitsin ebede yaz. Yedi iklim dört köşeyi dolaşayım Dağa yaz, göle yaz, çöle yaz Akşam çöksün göz gözü görmesin Yel süpürsün, karanlık geceye yaz. Hayatın kör noktası gibi hatırlayayım Kuytuya yaz, saklıya yaz, gizliye...
Tam bir yıl oldu sen gideli, günler su gibi aktı. Yollarda tesadüf karşılaştığım arkadaşlarımla ayaküstü konuştum. Sonbaharın sarı yapraklarının üstünde yürürken, yalnızlığın verdiği duyguyla irkildim. Ve bir yıl öncesini düşündüm. Sonra denizin dalgalı sularını seyrettim uzun uzun. Deniz hiç durulmadan sürekli bir kabarıp bir iniyordu. Ve martıların suya...
Osamu Dazai… Japon edebiyatının o trajik ve isyankâr dehası. Genellikle melankoli, yabancılaşma ve modern hayatın acımasız eleştirisi ile anılır. Onun eserlerinde kendimizi, toplumsal normlara tutunamayan, varoluşun ağırlığı altında ezilen karakterlerin derinliklerinde buluruz. Ancak “Yeşil Bambu ve Diğer Fantastik Öyküler” adlı derleme, Dazai’nin bu bilindik çehresine fantastik ve masalsı bir tül...
Gönül bağım bozuldu, hazan erdi bağıma, Kar yağdı güvendiğim o en yüce dağıma. Artık merhem kar etmez bu gönül ocağıma, Vakit doldu diyorum, sarma tabip yaramı. *** Gözlerimden süzülen yaş değil de nedir bak, İçimde yanan ateş, bu duman dumandır bak. Sana göre bir ömür, bana bir zamandır bak, Vakit...
Avucumda suskun bir ağırlık, adınla aydınlanan ama hiç çalmayan. Ekranıma düşmeyen her ihtimal biraz daha geciktiriyor seni bana. *** Parmaklarım ezberinde numaran, ama cesaretim hep meşgul. Aramak bazen konuşmaktan daha gürültülü, çünkü sesin gelirse yokluğunu inkâr edemem. *** Zaman, operatör gibi araya giriyor, “ulaşılamıyor” diyor her gece. Oysa ben seni...
Hayatlarımız hep yamalı olmuş. Gönüllerimizde öyle. Dost bildiklerimiz yaralamış bizi… Bizde sırtından vurmuşuz sevdiklerimizi Biten her dostlukta çoğalmış gönlümüzün yaması Her ayrılıkta biraz daha kanamış yaramız. * Yaşadığımız kentlerde böyle, insanlar gibi yamalı…. Bir bakın her gün yürüdüğünüz yollara… Bir...
Ayşe Can Bazen uyanıp, her şey bir şekilde değişmiş diyoruz. Belki de her şey aynı da biz farklı bakıyoruz. Diller dönüşür, ilişkiler dönüşür, değerler yeniden paketlenir ve sunulur. Ama insan, tüm bu akış içinde kendine şu soruyu sormalı: Ben neyim ve ne olarak kalmalıyım? Her şey değişirken, hangi değer elimizden...
Dil Aver Karagöz İşte böyle bir gün ! Tutunacak bir dal arıyorum Çiçek bahçeleri, papatyalar, güller Kim ne anlamış ki güzel kokmaktan Aşkın burada saklamış bulundum Hayaller kuşattı gecemi Tutacak bir el arıyorum Loş ışıklar, kurutacak yağmurlu saçlar Gülüşün burada, görmüş bulundum Zaman böyle akıp akıp gidiyor Doğacak sabahı bekliyorum...
Memleket dediğimiz önemlidir. Genelde yeni tanıştığımız birisine hemen “Nerelisin” diye sorarız. “Memleket Neresi?” Bunu sormamızın psikolojik arka planında beynimizde şu soru oluşur; “Bana ne kadar yakın, ne kadar uzak?” olduğunu öğrenmek istememizdendir. Bize yakınlığı veya uzaklığına göre uyanır içimizdeki dostluk sevgisi, arkadaşlık bağımız, sohbetimiz…. Bize yakınsa hiç şüphesiz kendimize daha...
Coşan bir ırmaksın yüreğimdeİçerim sevdamı ben kana kanaDoyulur mu deme senin sevdanaCoşarım sen olunca ruhumda Çıplak tenim alev alır seninleGecelerim aydınlanır yıldızlarınlaAy buluta girince sen gelirsin aklımaSımsıcak ellerin ellerimde Ateş böceği olur düşersin penceremeSarılırım hasretle yanan kucağınaDudağının ateşi dudaklarımdaSönmüş bir volkandır yıllardan sonra Deler gecenin karanlığını haykırışlarınTutuşur titrer tenimin her...