Avucumda suskun bir ağırlık, adınla aydınlanan ama hiç çalmayan. Ekranıma düşmeyen her ihtimal biraz daha geciktiriyor seni bana. *** Parmaklarım ezberinde numaran, ama cesaretim hep meşgul. Aramak bazen konuşmaktan daha gürültülü, çünkü sesin gelirse yokluğunu inkâr edemem. *** Zaman, operatör gibi araya giriyor, “ulaşılamıyor” diyor her gece. Oysa ben seni...
Hayatlarımız hep yamalı olmuş. Gönüllerimizde öyle. Dost bildiklerimiz yaralamış bizi… Bizde sırtından vurmuşuz sevdiklerimizi Biten her dostlukta çoğalmış gönlümüzün yaması Her ayrılıkta biraz daha kanamış yaramız. * Yaşadığımız kentlerde böyle, insanlar gibi yamalı…. Bir bakın her gün yürüdüğünüz yollara… Bir...
Ayşe Can Bazen uyanıp, her şey bir şekilde değişmiş diyoruz. Belki de her şey aynı da biz farklı bakıyoruz. Diller dönüşür, ilişkiler dönüşür, değerler yeniden paketlenir ve sunulur. Ama insan, tüm bu akış içinde kendine şu soruyu sormalı: Ben neyim ve ne olarak kalmalıyım? Her şey değişirken, hangi değer elimizden...
Dil Aver Karagöz İşte böyle bir gün ! Tutunacak bir dal arıyorum Çiçek bahçeleri, papatyalar, güller Kim ne anlamış ki güzel kokmaktan Aşkın burada saklamış bulundum Hayaller kuşattı gecemi Tutacak bir el arıyorum Loş ışıklar, kurutacak yağmurlu saçlar Gülüşün burada, görmüş bulundum Zaman böyle akıp akıp gidiyor Doğacak sabahı bekliyorum...
Memleket dediğimiz önemlidir. Genelde yeni tanıştığımız birisine hemen “Nerelisin” diye sorarız. “Memleket Neresi?” Bunu sormamızın psikolojik arka planında beynimizde şu soru oluşur; “Bana ne kadar yakın, ne kadar uzak?” olduğunu öğrenmek istememizdendir. Bize yakınlığı veya uzaklığına göre uyanır içimizdeki dostluk sevgisi, arkadaşlık bağımız, sohbetimiz…. Bize yakınsa hiç şüphesiz kendimize daha...
Coşan bir ırmaksın yüreğimdeİçerim sevdamı ben kana kanaDoyulur mu deme senin sevdanaCoşarım sen olunca ruhumda Çıplak tenim alev alır seninleGecelerim aydınlanır yıldızlarınlaAy buluta girince sen gelirsin aklımaSımsıcak ellerin ellerimde Ateş böceği olur düşersin penceremeSarılırım hasretle yanan kucağınaDudağının ateşi dudaklarımdaSönmüş bir volkandır yıllardan sonra Deler gecenin karanlığını haykırışlarınTutuşur titrer tenimin her...
Hayat, bizi genellikle tek bir role, tek bir zaman dilimine ve ne yazık ki, tek bir bedenin sınırlarına hapseder. Bu dar alanda soluklanırken, içimizdeki o bitmek bilmeyen merak ve macera arzusu sessizce çürümeye yüz tutabilir. Ancak bu kısıtlılığın en zarif panzehiri her zaman mevcuttur: Okumak. Benim için okumak, kendimi süper...
“En Gizli ve En Güvenli Sığınak” Herkesin bir sığınağı vardır. Kimi deniz kenarındaki bir taşra evini düşler, kimi kalabalık bir şehrin karmaşasına karışmayı. Bu arayış, insanın kaçınılmaz bir içgüdüsüdür. Ruhun, dünyanın hoyrat gerçeklerinden azade olabileceği bir liman bulma çabasıdır. Ancak benim sığınağım ne dört duvarla çevrili bir mekân ne de...
Yazlıktaydım. Kapının dışından bir miyavlama sesi geliyordu. Kapıyı açtım baktım. Bir kedi boynu bükük öylece duruyordu. Üzgün bir hali vardı. Çok şaşırdım. Başını sevdim. Sevmem için bekliyordu sanki. Kıpırdamıyordu hiç. O anda onu içime sokasım gelmişti. Sonra yan dairenin kapısına gitti. Öylece durdu. O zaman anladım ki komşumu arıyordu. Komşum...
İnsanlığımı Yitirirken: Vicdanın Buz Çözülme Noktası Penceremden dışarıya bakıyorum ve gördüğüm dünya, bir zamanlar hakkında masallar okuduğum o sihirli yer olmaktan çok uzak. Gözlerim, her geçen gün vicdanın sınırlarının nasıl yeniden çizildiğini, çizilirken de nasıl inceldiğini izliyor. Gazete başlıkları, ekranlardaki kayan görüntüler, sosyal medyanın anonim çığlıkları… Hepsi aynı şeyi haykırıyor:...