Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Az Bulutlu
9°C
Pazar Az Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

KALAYCI ÇIRAĞI DANSI

KALAYCI ÇIRAĞI DANSI
31 Ocak 2023 23:06
356
A+
A-

Altmışlı yıllardı. Çocuktuk. Gördes kırsalındaki evimizde yaşıyorduk. Kırsalda yaşamanın en büyük zorluklarından birisi de yalnızlıktı. Bazen günlerce aile üyelerinden başka insan görmezdik. Çocukluk arkadaşlarımız, eğer varsa kendi kardeşlerimiz olurdu. Hal böyle olunca herhangi bir nedenle evimize gelen insanları büyük bir ilgiyle karşılardık. Aile büyüklerimiz misafirlerle sohbet ederken, biz çocuklarda acaba ne söyleyecek, acaba ne anlatacak diye misafirin ağzına bakardık. Evimize gelen insanlar bizim için hayatın magazinsel renkleri olurdu.

Kırsal bölgelerde uzun kış ayları için çeşitli hazırlıkları yapılırdı. Dizi dizi taze fasulyeler, sivri biberler, patlıcan oymaları, minik bamyalar, domatesler güneşte kurutulur, salça, nişasta, tarhana yapılır, bulgur kaynatılır, sarımsak, soğan, nar ve ayva dizileri kirişlere asılır, liste böylece uzar giderdi. Kış hazırlıkları sadece yiyecek stoku yapmakla kalmazdı. Bu yiyeceklerin hazırlanmasında kullanılacak kap kacakların da kışa hazırlanması gerekirdi. O yıllarda evlerimizde çoğunlukla bakır kap kacaklar kullanılırdı. Bakır kazanlar, tencereler, tavalar, bakraçlar, güğümler, leğenler, siniler, tepsiler, tabak ve kaşıklar, bakır zehirlenmesini önlemek için yılda bir kez mutlaka kalaylanırdı.

Bu işleri yapmak için güz aylarında evimize komşu köyden bir kalaycı usta gelirdi. Ustanın yanında temizlik işlerini yapacak bir de kalaycı çırağı olurdu. Kalaylanacak bütün kaplar önce su ve kum kullanılarak bir güzel temizlenirdi. Kalaycı çırağı kazan tencere gibi büyük kapların içerisine bir miktar ıslak kum koyarak iki ayağı ile birlikte kabın içerisine girer, kenardaki bir duvara ya da ağaca tutunur, ayaklarını döndürerek kapların içerisindeki ağır kirleri ve yağ kalıntılarını çıkarmaya çalışırdı. Ayaklarını döndürmek için elbette öncelikle poposunu sağa sola döndürmesi gerekirdi. Onun böyle kıvırarak ritmik hareketlerle poposunu sağa sola döndürmesi bize sanki dans ediyormuş gibi gelirdi. Kalaycı çırağının bu dansını, yani çalışmasını zevkle seyrederdik. Kendisini ilgiyle izlediğimizi görünce bir de şarkı mırıldanarak gerçekten dans ederek çalışırdı. Biz de yakındaki bir duvar dibine gider, duvara tutunarak onun taklidini yapardık.

Islak kum ile sürtülerek temizlenen kapların kıpkırmızı bakır rengi ortaya çıkardı. Kaplar temizlenip durulandıktan sonra kalaycı ustası hepsini tek tek kontrol ederdi. Eğilmiş bükülmüş formu bozulmuş kapları çekiçle döverek düzeltirdi. Kaplarda delik yer varsa bakır bir sacdan makasla kestiği çiviye benzer çubukları deliğin içerisine sokar, iki tarafından çekiçle ezerek bakırı birbiriyle kaynaştırırdı. Sonra da tamir ettiği bölgeleri lehimleyerek sızdırmaz hale getirirdi. Kapların kopmak üzere olan sapları varsa yeniden monte edip sağlamlaştırırdı.

Bütün hazırlıklar tamamlandıktan sonra kalaylama aşamasına geçilirdi. Kalaycı usta yerli ocağın kenarına oturur, çubuklar halindeki kalayı ısıtılmış kaplara sürer, eriyen kalayı bir parça pamukla kabın yüzeyine sıvardı. Doğal bakır rengindeki kaplar kalaylandıktan sonra parlak gümüşi bir renge dönüşürlerdi. Kara ateşte kullanılacak tencere kazan gibi kapların sadece iç yüzeyleri kalaylanırdı. Bütün bu işlemler bittiğinde mutfağımızdaki bütün eşyalar ışıl ışıl göz kamaştırırdı. O akşam yemeğe oturduğumuzda mutfağımızdaki bütün eşyalar yeniden satın alınmış gibi mutlu olurduk.

Tüm okurlarıma sağlık mutluluk ve esenlikler dilerim. Sevgilerimle.

Necati KüçüK

( Az Efe )

ETİKETLER: , , , ,
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.