HERHANGİLER VE NİÇİNLER
YUSUF GÖKBAKAN
…
Akşamı cilaladım, bir pasparlak siyah ki sorma!
Lazım olacak bir vakit,
Niçini solduktan sonra çocukların.
Az daha sabır az daha!
Az daha vodvil, az daha entrika;
Omuzları vatkalı,
Kolalı yakalarıyla gösterişli yardım görevlileri
Çıksın ortaya hele bir ,
Sunturlu üniformalar bitirsin kanlı gevişlerini
Çağrı ve çığlık birbirine karışıp
Anlaşılmaz olsun hele,
Düşünürüz ötesini diyen devlet adamları,
İnsan yaralarına teyel atanları
Hele bir keyifle izlesinler doyasıya,
Sumaklı yalanlar ve nutuklar
Gönül boyamasa da
Göz boyasın hele,
Dümencinin dümenine girmişken bir kere
Tentene çekili beton tozu arasından
Aile albümünden saçılsın eski mutluluklar,
/Çünkü fotoğraf her çekilende mutludur insanlar/
/En çok da çocuklar ve kadınlar/
Önce tozlansın yani fotoğraflar,
Bıkılsın sürtük kırmızılıktan,
O zaman süreceğiz yüzümüze cilalı siyahı.
Güdük bir el koparacak ipini uçurtmanın
Anlağımızda fazla izi de kalmayacak uçmaların
Herhangilerden bir an olacak
Günlerce süren bu kibirden vahşet !
Ne acı, ne kadar da helak yüklü,
Tepkisi ölü bu suskunluk!
Tüm damları iki gurup içinde devir
Kaç birim aşk kaldı elimizde kaç okka merhamet
Sanırım ölmek başkasınaysa hepsi bir.
Kıvılcım içmeye niyet ettik, kümelendik, yadsındık.
Kış toplamak nafile
Sığmaz zaten çuvala
Zaten çıkılmaz böylesi hiçbir kıştan
Kıvılcım kasesi elimizde,
Cebimizde bin papel ego
O sebeple başka sebep bulamadan
Bir zakkuma bir nar ağacına yaslandık.
Sırım sırım bir hadsizlik kulvarındaydık
Gölgemiz büyüdükçe büyüyordu hüzünle
Bizse küçülüyorduk aynı oranda açık, apaçık
Zar soyuyorduk hücrelerden, atarak kemikten zar
Bu küçültme seansı hiç bitmeyecek bundan öte.
Görülmez kepekler altında gayrı ar,
Gecenin de gündüzün de ucu kaçık,
Varsın olsun kaç yazar !
Tezek artığı bir şeref bile bulamıyorken artık
Cilalı akşamlar, mat geceyarıları,
Kızgın ve kırgın güneşleri olan
Gün doğumları, gün ortaları
Geçerken su hızıyla
Kendi ruhumuzun leşine baka baka
Öyle kalakaldık,
Yazık!