Alişer çok zeki, nazik ve neşeli bir çocuktu. Okulda da çok iyi notlar alıyordu. Öğretmenleri Alisher’i çok seviyorlardı ve onu tüm sınıf arkadaşlarına örnek gösteriyorlardı.
Mayıs ayının sonunda Alisher’in doğum günüydü. Doğum gününü sevdikleriyle birlikte unutulmaz bir şekilde kutladı. O gün arkadaşları ve ailesi Alisher’e hediyeler getirdiler. Büyükbabası ona mavi bir futbol topu hediye etti. Annesi sevgili oğluna çokolatli pasta pişirdi. En güzel hediye henüz gelmedi! Alisher’in babası oğluna son model iki tekerlekli bir bisiklet hediye etti. O gün çok mutlu ve sevinçliydi.
Alisher, uzun zaman geçmesine rağmen hâlâ bisiklete binmeyi öğrenememişti. Bunu başarabileceğine inanmadığı için düşeceğinden korkuyordu. Bu yüzden babasının kendisine hediye ettiği bisiklete hiç binememişti. Arkadaşlarını çok kıskanıyordu, onlar gibi bisiklete binmeyi hayal ediyordu.
Bir gün Alisher, evinin penceresinden arkadaşlarının bisiklete binmesini sessizce izlerken bir karınca gördü. Bir karınca, kendisinin birkaç katı büyüklüğünde bir şeker parçasını taşır.
Alisher giderken şaşırdı ve karıncaya sordu, “Eğer bu kadar küçük bir karıncaysan, bu şeker parçası sana yük olmuyor mu? Onu nasıl taşıyorsun?” Sonra karınca cevap verdi, “Evet. Bu şeker parçasının ağır olabileceği doğru. Ama kendime güvendiğim için onu kaldırabilirim. Eğer kendime güvenmeseydim, onu asla kaldıramazdım.”
Karıncanın bu sözleri Alişir’i cesaretlendirdi. Hedeflerine ulaşmak için öncelikle özgüvene ihtiyacı olduğunu fark etti. Bu onun bisiklete tam bir özgüvenle binmeye başlamasına yardımcı oldu. Alisher kısa sürede bisiklete binmeyi öğrendi.
Kızlarxon İbrahimova
Özbek çocuklar yazarı