Bir kitap kulübünde, yönetici bir arkadaşın etkinlik olarak açtığı payda, benim ve eminim çok kişinin üzerine hassaslandığı bir konu irdeleniyordu. Tabii olarak benim çok fazla önem verdiğim bir kavram olması dolayısı ile yorum yazdım. Ancak mensubu olduğum grupların da irdeleyebilecekleri bir kavram olur düşüncesi ile yazacağım. Zaten ben bu konuyu senede en az iki-üç kere yazarım.
Konu: “Güven” ve ona bağlı olarak, kişinin ömründe gerçekleşecekse “Sevgi” ancak konu tam olarak; hangisi değer bakımından öncelikli. Tek tek ele alındıklarında bir öncelikleri yok. Ancak hiyerarşi göz önüne alınırsa öncelik sürekli “güven” olur. Bir de buna binaen söz konusu sevgi tesis edilecekse, mertebe olarak “güven” olur. Güven kavramı tek başına veya sair pekiştirici kavramlar da olması gerekirse ve yoklarsa hiçbir eylemi ve hali tesis etmek ve devamını sağlamak mümkün olmaz.
Sevgi, kişiler nezdinde bir ömür meşguliyet gerektiren ve zaman geçtikçe büyüyen bir kavram. Güven de öyle. Yani söylem olmayan ve kesinlikle bir hal işi olan iki eylem. Tek tek veya ikisi bir arada ve kavram olarak tam kavranamamış olmalarından mütevellit de çok çabuk çökerler.
Anne sevgisi, Evlat sevgisi, Baba sevgisi, Kardeş sevgisi, Arkadaş sevgisi, iş sevgisi ve netice de oluyorsa Eş sevgisi. (türleri çoğalabilir.)
Bunların içinde sadece, güven olsun olmasın Anne sevgisi özel bir yer işgal ediyor. Çünkü Annenin evladını sevmesi için evladına güvene ihtiyacı yok. Anne zaten bu konuda baştan aşağı özgüven sahibi özel biri. Annenin evlat sevgisi içgüdüsel ve tamamen Allah vergisi bir sevgidir. Merhamet timsali bir sevgidir. Tükenmesi de söz konusu değildir. Her ne olursa olsun. Annenin sevgi ve merhameti evlada karşı asla tükenmez.
Kardeş sevgisi de imtiyazlı bir sevgidir. Güvene dayalıdır ama, sarsılmayacağı açık bir güvendir bu. Merhamette ihtiva eder.
Bu ikisinin dışında kalan güven ve sevgiler, insan fıtratı gereği kırılgandır. Adeta pamuk ipliğine bağlıdır. Böyle mi olmalı, aslında olmamalı.
Bir de yetkinlik derecesinde yani kamil olma aşamasına gelmiş insanlarda tesis olan bir güven vardır ki, buna özgüven diyorum. (yani ben diyorum) Bu özgüven, izzet-i nefisi aşağılayan bir durum haricinde yıkılmaz/sarsılmaz. Hatta biraz iddialı olacak belki ama, belli bir süre içerlemenin neticesinde, güven yıkıcının akıbeti Allah’a havale edilir ve O’ndan beklenir.
Madde dünyasında ve hele de yaşadığımız çağda yetkin/kamil insan olmak son derece çetin bir iş. Çok gayret ve azim isteyen bir hal! Kendimizi bu kısacık ömürde bu duruma taşıyamasak bile en azından başlangıç olarak küsmeye, darılmaya, kırılmaya, incinmeye irade sahibi olmamız dolayısı ile rest çekme gücüne sahibiz. Küslük, dargınlık, kırılganlık, inciniklik özgüven sahibi insanlarda değil, bencil, kendini beğenmiş, kibirli, “dediğim dedik çaldığım düdük” “Fizik yaşalarına rağmen dünya benim etrafımda dönsün” tarzında insanların davranış şekilleridir. Kendine yetkin seviyede özgüven sahibi birinde, onu alaşağı edecek kavramlar barınmaz.
İnsan, hata yapmaya meyilli bir varlık. Mükemmel olma özelliği yok. Kişinin, karşıdakine “buna güvenmiyorum ve/veya şuna güveniyorum” cümlesini kurabilmesi için, önce kendinin ne derece güvenilir olup olmadığından haberdar olması gerekir. Daha bundan haberdar olamayan birinin, “şuna şuna güvenirim, buna ve diğerine güvenim yok.” demesi ciddiyetsizlik, samimiyetsizlik ve abesle iştigal olur.
Küslük, dargınlık, kırılganlık, inciniklik gösteren birinin yukarıda izaha binaen kendisinin güvenilir olmadığı ve karşı tarafa güven duyamayacağı da çok açıktır. Durum böyle olunca güven, acayip derecede ciddi, önemli bir hal alıyor. Sevgi dediğimiz bir ömürlük meşguliyette adeta güme gidiyor. Hiçbir ciddi kavram, bir önceki tetikleyici ve besleyici kavram olmadan bir işe yaramaz. Bazı kavramlar kelime olarak vardırlar ama, sözle ifadelendirilmeleri yersiz ve anlamsız olur. Ta ki hal edininceye kadar.
Güven tesis etmek zaten çetin bir iş iken,
Sevgi de bundan nasibini alan diğer çetin bir iş haline gelir.
Allah herkese güvenilirliği ve sevgi dolu olmayı nasip etsin.
Allah’ın bunu nasip etmesi için de kişinin samimi azmi gerekir.
Allah bile, bana iman edin diyor.
İman inanmak değildir. Önce güvenmektir, sonra inanmaktır.
İnsan inandığına güvenmez, güvendiğine inanır!
Tüm arkadaşlarıma sağlıklı ve bereketli ömürler dilerim!