Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
9°C
İstanbul
9°C
Az Bulutlu
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Çok Bulutlu
11°C
Salı Az Bulutlu
12°C
Çarşamba Parçalı Bulutlu
13°C
ELMALI SODA

Devlet konservatuarını bitireli yaklaşık iki yıl olmuştu. İdealist bir oyuncu adayıydım ben de ilk başlarda, bu mesleğe ilk adım atan her oyuncu gibi.

Oysa hayaller ve gerçekler ayrı ayrı yaşıyordu, tıpkı Sezen Aksu’nun şarkısında olduğu gibi.

Şehir tiyatrolarının açmış olduğu yetenek sınavını da kıl payı kaçırmıştım. Ailemden ayrı yaşıyordum ve hayatımı idame ettirebilmek için acilen bir işe girip çalışmam gerekiyordu. Tiyatro ya da sinema, seçim yapacak durumda değildim. Bu sıkıntılı zamanımda Hızır gibi yetişti okuldan dönem arkadaşım Ilgaz.

”Benim kayıtlı olduğum ajansa bir uğrasana, reklam çekimi, dizi ne olursa ufaktan paranı kazanırsın.’’ Yakışıklıydı Ilgaz, reklam filmlerinin aranılan yüzüydü, sınav falan pek taktığı yoktu benim gibi. Rahatı ve keyfi yerindeydi.

Ilgaz’ın tavsiyesi ile onun da bağlı olduğu Cast Ajansına yazıldım ben de.

Ufak tefek dizi ve reklam castlarına çağırdılar beni, beni tavsiye etmiş ajansın yetkililerine sağ olsun.

Çekimlere gidip gelirken, en zor günlerimde benim ellerimden tutan Ilgaz’a farklı bir yakınlık duymaya başlamıştım. Onun da bana karşı boş olmadığını hissediyordum.

Günler günleri kovalıyor, hayat akıp gidiyordu öylece.

Bir şampuan reklamı için havuz çekimi sahnem vardı. Hava feci sıcaktı, Temmuz ayının tam ortalarındaydık ne de olsa. Allahtan çekim havuzdaydı da bir nebze olsun serinleyebilecektim, onca spot ışığına rağmen.

Kulise girip hazırlanmaya başladım. Fuşya rengi çok şık bir mayo giyecektim çelimde. Mayonun rengine bayılmıştım.

Tüm hazırlıklarımı bitirip saç bonemi de taktıktan sonra çekimin yapılacağı havuza doğru yol aldım.

Sıcaktan ağzımın dilimin kuruduğunu, yüzüme sıcak bastığını hissediyordum. Sıcak ne kelime? Şakır şakır ter akıyordu saç bonemin altından çeneme doğru…

Tam havuzun merdivenine geldim ki, ayağım kaydı ve havuza yüz üstü düştüm.

Ilgaz’ın kahkahaları kulaklarımda çınlıyordu. Ilgaz’ın sette işi yoktu, acaba bana sürpriz mi yapmaya gelmişti?

Düştüğüm havuzdan çıkmaya çalışırken Ilgaz’ı tam karşımda gördüm, göz göze geldik. ”Senin burada ne işin var?” dememe kalmadı Ilgaz koşarak yanıma gelip bana sarıldı , ”Ilgaz ne yapıyorsun, herkes bize bak…”dememe kalmadı Ilgaz beni tekrar havuza itti, ardından da kendisi suya atladı. O hengâme sırasında mayomun bir kısmının yırtıldığını gördüm. Neler oluyor diye bakmaya çalışırken fark ettim ki, üzerimdeki mayo az evvel giydiğim mayo değil, lacivert renkte başka bir mayo. ”Ben ne zaman mayo değiştirdim ki?” diye sorduğumu hatırlıyorum, peltek peltek dolanan dilimle. Gözlerim iyice irileşmiş, kalp atım hızımdan dolayı sadece kulaklarımın uğultusunu duyuyordum o sırada.

Hemen bir ambulans çağırıp beni en yakın devlet hastanesinin acil servisine götürmüşler.

Gözlerimi açtığımda bembeyaz çarşaflı bir hastane odasında yatıyordum sırt üstü, baş ucumda yarıya gelmiş serum şişesiyle.

Bilincim kapalı olduğu için ben o süreçte olup bitenleri hatırlayamıyordum.

Hastanenin acil servisinde o saatte nöbetçi olan acil tıp uzmanı Dr. Erkin Bey hemen benimle ilgilenip gerekli toksikoloji analizlerini ve diğer tetkikleri en ince detayına kadar yaptırmış ve benim anafilaktik şoka girdiğim bulgusuna ulaşmış.

Gerekli alerji iğnelerini ve serum tedavisini hemen uygulayarak beni hayata o döndürmüş.

Sonradan öğrendim ki; Ilgaz’a saplantılı bir şekilde âşık olan set makyözü Sevilay, beni kıskandığı için ortadan kaldırmak istemiş ve kuliste hazırlanırken serinlemek için içtiğim elmalı soda şişesinin içine kuliste süs olarak duran “San Pedro Kaktüsü” adlı bitkinin yeşilimsi jel şeklindeki zehrinden dökmüş, tüm o halüsinojik etkiler, kalp çarpıntım bu yüzdenmiş. Hastaneye zor yetiştirilmişim, şansım varmış ki zehir tamamen vücuda yayılmadan beni hayata döndürmüşler.

Acil servisin ve acil servis uzmanlarının hızlı ve başarılı müdahalesi olmasaydı bugün ben yaşamıyor olurdum.

”Acil” durumlarda hayatımızı kurtaran değerli doktor ve hemşirelerimize ne kadar şükran duysak azdır. İyi ki onlar varlar.

Bir kadın eli ile, hiç ummadığım bir anda zehirlenişimin tehlikeli ve korkunç hikayesi işte böyle.

Yaşam ile ölüm arasındaki o ince yeşil çizgide gidip gelmenin başlangıç hikayesidir bu bir şişe ”Elmalı Soda”.

SERPİL KAYA

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.